….GİBİ YAŞAMAK
03 Mayis 2021 12:54:27
Hasan Hüseyin Yalvaç
Kimileyin gözlerimin boşluğa dalması saçma gibi gelir bana. Çünkü orası bir boşluk değildir. kimi bir duvar, kimi çayırlık kimi ise gözbebeğimden daha küçük bir noktadır. Ama o dalgınlığı, ‘boşluğa dalmak’ diye adlandırırız. Oysa o boşluğa daldığını söyleyen gözlerin aksine düşüncelerin seller sular gibi akışı söz konusudur. İşte böylesine dalgınlıklarımda ‘gibi yaşamak’ eylemliliğini özneli olarak çokça düşünüyordum, devam da ediyorum düşünmeye. ..gibi yaşamak, farklı özneler taşısa da, ana öznesinin ‘insan’ olduğu tartışılamaz. İşte ana özne ile geçici özneyi yorumlamak istedim bu yazıda. Bir düşünce jimnastiği olarak da algılanabilinir bu yazı.
Kimi dizilerde, kimi yazılarda sık sık görür, okur duyarız: ‘Müslüman Gibi Yaşamak’, ‘Şair Gibi Yaşamak’, Devrimci Gibi Yaşamak’ gibi. Ama yaşamak eyleminin hangi alt yapı koşullarında geçtiği pek umursanmaz ya da düşünülmez. ‘Komşusu açken tok yatılmaz’ der çoğunluk ama pratikte geçerliliği ne kadardır acaba? Bırak açlığı, açlıktan ölenlerden bile haberdar olmamaya başladı toplum. Çünkü ‘gemisini kurtaran kaptanlar’ dönemine geçirdiler bizi. Hangi denizin, hangi limanından ve nelerden gemisini kurtarmış bu kaptanlar yol kazası yaşamadan? Kapitalizm tüm toplumu alzaymır a taşıyor kendisini kurtarmak adına. Toplumun unutma eylemi çoğaldıkça, anımsamama yeteneği de gelişiyor. Burada süslü sözcükler devreye sokuluyor ve yaşamak allanıp pullanıyor. Çünkü ana özne devre dışı bırakılmıştır ve geçici öznelerle cümleler kurulmaktadır. Ana özne olan bizler, insanlar, bu sistemin içinde nasıl yaşadığımızı sorgulamamaktayız. Sorgulasak çelişkileri göreceğiz. Birlikte yaşayanların birbirine saygı duymaması gerçeği kapımızı çalacak ve ‘gibi yaşamak’ analiz edilmek üzere yeniden masaya yatırılacaktır.
İnsanlar paylaşmayı bilmiyorsa, hep kedine yontuyorsa, benden sonra tufan, ben ölünce dünyada ölür diyorsa, bu insanların Müslüman gibi, devrimci gibi, şair gibi yaşamak olanağı olur mu?
Önce insanı düşünmeliyiz. O alet yapan hayvanı, siyasi, sosyal kimliğini geliştiren hayvanı, ‘ben hayvanlıktan kurtuldum insan sınıfına geçtim diyen hayvanı inceler ve insana gelirsek, ondaki akılla, zekayla süslenmiş hayvani yanları yeniden keşfeder ve halimize yanmaya başlarız. Çünkü bu güne kadar sürdürdüğümüz ‘insanca yaşamak’ kavgamız unutulduğu yetmezmiş gibi yeni yeni kılıklara büründürülmekte, aslından, gerçeğinden uzaklaştırılmaktadır. Kendi ‘iyiliğini’ başkalarını kötüleyerek; kendi ‘haklılığını’ başkalarını haksız göstererek elde etmek isteyen yeni bir cahiliye dönemi sarmakta etrafımızı ve ne acıdır ki bu sessiz bir şekilde kabullenilmektedir.
Toplumu alzeymıra bulaştıran kapitalizm, kendisinin de alzaymır olduğunun ayrımında değil ama anlayacağı günler yaklaşıyor. Çünkü kendi coğrafyasına, kendi tarihine ayaklarını basan genç doktor sosyalizm, tüm çelişkileri sindire sindire yaşayarak geliyor. Ayak seslerinin dinginliği, ‘böl, parçala, yönet’ stratejisinin bütün taktiklerini öğrenmiş olmasından kaynaklanıyor. Tüm dünyanın alzaymır hastalığını o tedavi edecek, göreceksiniz.
Ha ne demiştik arkadaşlar?
Önce ana özne ile, insanla, insanca yaşamasını öğrenelim, geçici öznelere gerek kalmaz.
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış