YOLAYRIMINDA MIYIZ?
27 Temmuz 2020 00:05:57
Dünkü yazımın dipnotunda vurguladığım gibi ben aslında bugün Kılıçdaroğlu’nun, CHP Kurultayının ilk gününde açıkladığı 13 maddelik manifesto’sunun (bildiri üzerinde duracaktım.
Ama, araya bir başka şey girdi ve şak diye gündemin başına oturdu, daha doğrusu oturtuldu:
Diyanet İşleri Başkanı Ayasofya’da kılınan Cuma namazının hutbesinde, Atatürk’e, isim vermeden, lanet okudu.
Ben bu olayda bir yapaylık hissettim:
Sanki birileri, halkın gündeminde yeralmayan Ayasofya’nın tümünün camiye dönüştürülmesi olayını köpürtmek istiyor gibiydi. Biraz daha gündemde tutmak yahut…
Başarılı olduklarını söylemeliyim.
Atatürkçü kalemler, ne yapılmak istendiğini bile bile, Atatürk’e sahip çıktı. Çünkü aslında lanetlenen, Atatürk üzerinden Cumhuriyet’ti, Cumhuriyet’in getirdiği seküler/laik düzendi…
Arkadaşların düşünsel yapılanmaları gereği laisizme, cumhuriyete tahammülleri yok…
Bunu anlamak zor değil. Peki ama, bu kadar kaba olmak zorundalar mı ? Olayı gündemde tutmanın, Atatürk’e hakaret dışında, akılcı, yaratıcı yolları bulunamaz mıydı ? Yoksa, olayı köpürtecek en kestirme yol olarak mı seçtiler hakareti ? Öyle görünüyor. Ama akılcı bir yöntem değil bu. Çünkü Atatürk, bir avuç tarikatçı dışında Türkiye halkının dokunulmazıdır.Ona dokunan, şu veya bu biçimde, sonunda safdışı olur…
Kaldı ki, Ayasofya ibadete yeni de açılmıyor. Uzun yıllardır minarelerinden ezan okunuyor, binasının bir kısmında namaz kılınıyor…
Ayasofya’nın bir bölümü Demirel döneminde ibadete açılmıştı, sonra darbeciler yeniden müzeye dönüştürdü, bu kez Özal döneminde yeniden açıldı. Bir bölümünde namaz kılınmaya devam edildi…
Artık net şekilde görülüyor ki Ayasofya’nın müze bölümünün de ibadete açılması, siyasi bir karar. Bu yüzden olayı köpürtüyorlar…
Ama, bakıyorum, atılan her adım eklektik bir mantığın ürünü. Atılan bir adımın, bir sonraki ile iç-bağlantısı yok. Anlaşılıyor ki aceleyle alınmış bir karar bu…
Caminin isminde bile görülebiliyor eklektizim: Caminin ismi, tabelada şöyle:
Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi…
Daha önce de yazmıştım:
Ayasofya, Yunanca bir sözcük: Tanrısal bilgelik veya Kutsal bilgelik anlamına geliyor. Kebir, cami ve Şerif, Arapça. Tümünden şöyle bir anlam çıkıyor:
Tanrısal/kutsal bilgelik büyük camii şerefi/kutsalı .
Dedim ya, isimde bile eklektik bir yaklaşım var. Yapının adı korunarak Ortodoks dünyasına şirin gözükülmeye mi çalışılıyor? Tarihi mirası koruyoruz filan demek mi isteniyor, emin değilim.
Sözcü’de Emin Çölaşan, bugünkü yazısında, isimdeki karmaşıklığa dikkati çekerek, camiye Abdulhamit Han’ın adının verilmesini önerdi! Zarif bir eleştiriydi…
Canalıcı soruya geliyorum:
Ayasofya’nın Atatürk’e hakaret de edilerek, tümüyle ibadete açılması, basit bir oy hesabı mı, yoksa cumhuriyet değerleriyle bir restleşme mi ? İp, inceldiği yerden mi koparılmak isteniyor ?
Ayasofya olayı, bir başlangıç mı yahut ? Bir şeyler start mı alıyor ?..
Emin değilim. Ama, şuna eminim:
Arkadaşlar, iktidarı bırakmamak için ellerinden gelen her şeyi yepacaklar gibi görünüyor…
Sanıyorum bir yol ayrımına gelip dayandık.
ETİKETLER : Yazdır