ERDOĞAN İSTERSE (Mİ ?!.)
22 Haziran 2012 13:58:29
Bugün 12 Haziran. Bundan 1 yıl önce Ustalaşan Tayyip Erdoğan, 3. Kez tek başına iktidara getirilmişti. Ustalaştığını belli ederce-sine bastırıyor şimdi: “ Ben Ne dersem o” diyor âdeta.Bunu da nereden çıkarıyorsun derseniz, Şundan :“ Eski TBMM Başkanı, İçişleri Bakanı, Demirel hükümetlerinde görevler üstlenmiş İsmet Sezgin’in önerisinden:“Erdoğan ister-se,“tutuklu Vekiller Sorununu çözebi-lir”,deme-sinden…Bu bir kehanet değildir. Malumu ilandır. Zaten istemediğini her fırsatta belli ediyor. Tek adamlık yılların köhne zihniyeti olmaya devam ediyor yani.
Kuvvetler Ayrılığı onun elinde toplandı. Grubunu parmak makinesine çevirdi. Çalçene hık deyicileri, ortalığı velveleye veriyorlar; Meclis Başkanı’na emir verebiliyor, Askeri itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapıyor-lar, bakanlar kurulu Karar veriyor- başbakanın talimatının beklendiği koşulu öne sürülü-yor.Bakanlara, Meclis Başkanı’na, Vekillerine susun diyebiliyor. Yani bütün ipler on un elinde. Bahçeli’nin ipleri bile işe yaramadı. Ama AKP’ye payandalığa gelince o da elinden geleni yapıyor…
Siyasetçinin çirkinleştiği, siyasetin o denli kirlenip düzeysizleştiği bir süreçteyiz. Bunu Tayyip Bey istiyor ve özellikle kullanıyor: Attila Aşut bunu şöyle yorumlamış köşesinde: “Türkiye’de siyasetin dili iyice bozuldu, lümpenleşti. Burjuva partilerinin kayıkçı kavgasını andıran atış-maları artık kabak tadı bile vermiyor! Liderlerin söylemindeki düzey, yerlerde sürünüyor. “Belagat” diye yutturulmaya çalışılan içi boş konuşma biçimi, tümüyle “halkavcılığı”na, yani demagojiye dayan-ıyor...İnsanların böylesi yalanlarla oyalanmasına, uyutulmasına, gerçeklerden uzaklaştırılmasına kat-lanmak kolay değil. Hemen her gün, hangi saatte hangi kanalı açsak, sürekli bağırıp çağıran, muha- lefete sokak ağzıyla meydan okuyan bir Başbakan çıkıyor karşımıza. Sanırsınız, aynı anda her ekranda “İcraatın İçinden” izlencesi…Biz dinlerken yoruluyor, sıkılıyoruz. Tayyip Erdoğan hiç mi yorulmaz vır vır konuşmaktan? Dahası, bir Başbakan; devletiyle, anayasal kurumlarıyla, aydınlarıyla, sanatçılarıyla bu denli kavgalı olabilir mi? Üniversite gençliğini, kadınları, emekçileri karşısına alabilir mi? Toplumu kutuplaştırmak; kendi partisinden olmayanları öte-kileştirmek, aşağılamak için böylesine sorumsuzca davranabilir mi? Kışkırtıcılık yapabilir mi? Erdoğan, aklına geleni hiçbir mantık süzgecinden geçirme-den, gerçekliğini araştırmadan, sonuçlarını düşün-meden, pat diye söylüyor.Türkiye Cumhuriyeti tari-hinde görülmemiş bir siyaset tarzı bu!”
Meclis Anayasa Komisyonu’nun ziyaretinde bakın Cumhur Gül ne demiş:
"Anayasa geniş uzlaşmayla yapılmalı. 2002 ve 2007 seçimlerinden sonra da denendi, oradq tek parti anayasa yapmak istedi. Bu yanlıştı. Tek parti mührüyle anayasa olmaz, partilerin ortak mührünü taşımalı” Bu arada ÖYM’leri de eleştiren Cumhur’un içtenliğine inanmak istiyorum…
Sözcü’de sürmanşet şöyle:
“Atatürk’ü siliyorlar”.Ne yazık ki, dışarı-dan böyle göründüğümüz apaçık ortada.Bu gidiş ve tutumla belki çok yerden silebilirler; Atatürkçü evlatlarının gönlünden, yüreğinden, beyninden silmeye güçleri asla yetmeyecektir. Her yaptığını millete hizmetkârlık olarak değerlendirip, “ milli irade böyle istiyor” kılıfına uydurarak bazı şeyleri de yapacaklardır daha. Ama bir Demirel ya da bir Özal, bu ülkede vitrin süsü olarak sunulmadı bu topluma. Umarız Cumhur, görüşünü değiştirmez; anayasa ve ÖYM’ler konusunda geçit vermez ikti-dara…
“Vesayete izin vermeyiz” diyen bir başbakan yardımcısı da yedeğinde. Hangi vesa-yettir bu? Bunu en güzel Emre Kongar anlatıyor köşesinde:
"On yıllık AKP iktidarı, siyasal söylemleri, siyasal terminolojiyi de etkiliyor…Özellikle Başba-kan Erdoğan’ın söylemleri, kullandığı terminoloji, hem kendi taraftarları hem de ona aynı mantıkla yanıt vermeye çalışan muhalifleri tarafından be-nimseniyor. Vesayet terimi de AKP iktidarının siyasal tartışmalarda yaygın olarak kullandığı bir sözcük. Özellikle “askeri vesayet” için kullanılmaya başlandı. Demokrasi karşıtı, olumsuz bir deyim olarak yerleşti: Vesayet denilince akla, demokrasi-nin kurum ve kurallarını zedeleyen, perde arkasın-da etkili olan askeri bir güç gelmeye başladı. Elbette “askeri vesayet” aynı zamanda “darbe” ile de ilişkilendirildi ve böylece olumsuz anlamı iyice pekiştirildi. Ayrıca “darbe tehdidi” toplumu yeni-den biçimlendirmek için, bir “korku öğesi” olarak kullanılmaya başlandı ve böylece vesayet sözcüğü-nün olumsuz çağrışımları iyice güçlendirildi.Bu gelişme iki sonuç verdi:Birinci olarak, muhalifler, demokrasiden uzaklaştığını düşündükleri iktidar için, “askeri vesayet” ile aynı olumsuz anlamları taşıyan “sivil vesayet” terimini kullanmaya baş-ladı.“Askeri vesayet” nasıl “askeri darbe” ile ilişkilendirildiyse, “sivil vesayet” de “sivil darbe” terimi ile ilişkilendirildi. İkinci olarak, iktidar ve destekçileri, bu kez bağımsız ve tarafsız yargıyı hedeflerine oturttu: “Yargı vesayeti” deyişi demokrasinin (daha doğrusu AKP iktidarının) üstündeki bir denetim ve önündeki bir engel olarak anlamlandırıldı. Yargıçlar yönetimi anlamına gelen “Jüristokrasi” de, “yargı vesayetinin” olumsuz anlamını pekiştirmek, siyasal iktidardan bağımsız ve tarafsız olan yargıyı yıpratmak için kullanılan bir olumsuz terim olarak kullanılmaya başladı. Yürütü-len yaygın ve etkili bir kampanya sonunda, 12 Eylül 2011 referandumuyla yargı, siyasal iktidara (yani AKP’ye) bağımlı hale getirildi.”
Anayasacı Mümtaz Soysal, “sonun baş-ln-gıcı“ yazısına şöyle başlamış:
“İKTİDARLAR, çoğu zaman, kendilerini en güçlü hissettikleri dönemlerde yıkılırlar. Uzun süre işbaşında kalmak, bu sayede elde edilen kolay başarılar ve hepsine ek olarak yandaşlarla bilinç-sizlerden gelen övgüler, iktidar sahiplerinde ister istemez öyle bir baş dönmesi ve hatta zihin sarhoş-luğu yaratır ki, lider durumunda olanlar akıl almaz hatalar yapmaya ve inanılmaz sözler etmeye başlarlar. Kendi kuyularını kazarcasına. “
Durum aynen böyle (midir sizce de?)
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış