Duyarlık Körleşmesi...
08 Haziran 2011 12:12:55
Yaşam deneyimlerim şunu söyletiyor bana: “ Hiçbir şey birdenbire olmadı. Her şey, geliyorum dedi. Ama biz ciddiye almadık. Tehlikelerin de farkına varamadık. Oysa musibetler vardı birikmiş; nasihat dinledik, eyleme geçmedik. En büyük kusurumuz da buydu. Kişi olarak da, toplum olarak da bir duyarılık körleşmesine uğradık. Kimse kimseyi suçlamasın, hepimiz suçluyuz”…
Tanıyı böyle koyunca, şimdi olanlara bakalım, olayları neşter vuralım:
Olay : Bedri Baykam’ın bıçaklanma sonrası feryatlarını TV’de izlerken dehşete kapıldım. Kimseler( insanlar, araçlar örneğin) ilgilenmedi. Niye? Duyarlılığımızı yitirdik de ondan. İyilik etmek gelmedi kimszenin içinden. Ya üstüme kalırsa, ya bana bir şey olursa kaygısı, korkusu salındı insanlara…
Olay : Kumkapı’da (İstanbul) bir aracın freni boşaldı. Denize uçtu. 14 yaşındaki çocuk atladı denize, kı-zı çıkardı, kurtardı. Ama erkek için -çağrı yaptıysa da- kimse yardım etmeye yanaşmadı. Hatta ona engel olmak için uyardılar bile. Niye? Duyarlılığımız kalmadı da ondan….
Olay : Üç beş adam bir olmuşlar, yere yatırdıkları genci acımasızca dövüyorlar. Çevrede toplanan-ların hiçbiri seyretmekten başka bir iş yapmıyorlar. Ama haklılar. Öyle olaylara tanık olduk ki; iyilik edenler karakol karakol, mahkeme mahkeme dolaştırıldılar; suçlanarak, şahit olarak, işbirlikçi gibi gösterilerek. Böyle böyle yaparak yitirdik iyilikleri, iyileri…
Olay : Oğlu, babasına sağlık sorunları nedeniyle yardım ederken ”onu kandırıp elinden imza alıp mira-sına konacak diye engelleyen;”kardeşlerin tanığıyım ben. Başkalarından, komşularından, arkadaş-larından ilgi, iyilik görmezse ne diyebiliriz? Bunu içtenlikle yapmak isteyenlere bile engel olunması an-cak duyarlık körleşmesi olarak değerlendirilebilir…
Olay : Örneğin, meydanlarda iktidarın başının İnönü’ye saldırısını hoşgören, alkış tutanların tavrını da duyarlık körleşmesi olduğu kadar, tarihe de saygısızlık olarak değerlendirilmelidir. Aynı şeyin Sayın Demirel’e de yapılması aynı kefeye konulmalıdır. Bu yapılırken -aslında mutlu oluyorum- yıldızı barışmayan 10.cu Cumhurbaşkanı’nın engellemeleri niye gündeme getirilmiyor? Bu çifte standart da duyarlık körleşmesinin başka bir boyutudur.
Kişisel duyarsızlıkların – öznelliği nedeniyle- hoşgörülebilir yanı vardır. Ancak bu, insani ve vicdani hasletlere aykırı biçimde, toplumsal boyuta ulaşmasını asla bağışlayamayız. Bu konuya nerden mi girdim? Adnan Binyazar’ın Cumhuriyet Pazar’da yazdığı yazıdan dolayı. Çoktan beri bir vesile arı-yordum; başlığı bulamamıştım. Körleşmenin bu denli doruk noktaya vurması ya sa duyarsızlığın dibe vurduğu kabul edildiğinde; bunda kültürün, sanatın, edebiyatın, medya kanallarının, siyase-tin,eğitimin. büyük rolü var diye düşünüytorum…
Binyazar öğretmenimiz bunu kişilik çürümesine bağlıyor ve “Kitapların az okunmasının, düzeyli sanat ürünlerine kör bakılmasının,duyarlık eğitiminden geçirilmememizin” sonucu olduğunu savlıyor. Yazar Emin Özdemir’in sorusunu anımsatıyor bize : “Körleşme sayrılığına yakalananlar ‘hiçbir ahlaksal değer tanımazlar’ diyor ve şu soruyu yöneltiyor: Peki, kurtulur muyuz bu körleşme illetinden? ‘Gördüğü halde görmeyen körler konumundan kurtarabilir miyiz insanımızı?”
Ünlü yazar Saramago, bu soruya şu yanıtı vermiş : “ Sonradan kör olmadığımızı düşünüyorum.Biz zaten gördük.”
2011 seçim kampanyası konuşmalarının bu konuda çok somut bir örnektir. İleriye ya da gerilere gitmeye gerek yok…
____________________________________
() Adnan Binyazar’ın Emin Özdemir’in son çıkan “Yüzler ve Sözcükler” adlı kitabıyla ilgili yazısı
ETİKETLER : Yazdır