Magazinleşen Siyasetten...
31 Mayis 2011 03:31:16
Bugün Pazar; bilisiniz Pazar günleri beni sıkar. Hele gazetelerin o Pazar ekleri var ya; çok banal bulurum onları, hiçbiri bana uymaz… Bugün ben de magazinel takılayım dedim ve siyaseti seçtim. Nasıl seçmeyeyim ki; iki insan birbirini yiyecek neredeyse:Biri Eşref-i Mah-lukat’tan diğeri Bozkurtlar’dan. Milat bu ! Eşref-ı Mahlukat;muarızları insan değilmiş gibi Onları şerefsizlikle suçluyor. Bozkurt ise, bası-yor yaygarayı : “Seni Kasımpaşa’ya kadar ko-valarız,arkana bile bakamazsın korkudan “di-yerek üfürüyor… Eşref-i Mahlukat Meclis’te Bozkurt’a selam vermemiş; Bozkurt, Meclis Başkanı, “süren doldu üç dakika daha veriyorum” deyince Meclis’i selamlayıp terk etmiş Kürsüyü. İşte siyasetimizin iki Kabadayı’sı. Kılıçdaroğlu yok mu derseniz, O da var elbet: Lâkin, “çok kibar ve yumuşak. Biraz da bol keseden atıp, kay-nak benim” demekle suçlanıyor. Eeee ne diye-lim, her yiğidin bir yoğurt yiyişi var; fikrini olduğu gibi pattadak söylemeyi bilmiyor a-dam. Ölçülü,biçili ve ölçütlü konuşuyor… Eski siyasetçi Dostum, Bruno Kraski ödüllü Muzaffer Saraç telefon etti dün: “Zongul-dak’ta siyaseten neler oluyor?” diye sordu. Kayıkçı kavgası oluyor; sonuç aşağı yukarı belli de; iki isim çok flaş: İkisi de Rizeli, ama ne-dense Zonguldak’ta kapıştı. Ali Uzun da vefasız çıktı. Ama, ikisi de garanti Meclis’e gidecek Haberal’la Toptan. Senin anlayacağın Zongul-dak teferruat oldu gene, yanıtını verdim ona. Şaştı kaldı… Daha daha neler var deyince, bu kez de : Her şey var, hiçbir şey yok. İyilik güzellik istiyor gönül, ama ne yapacağı belli olmuyor; ota da konuyor, ………. da… Hürriyet’in yeni Pazar eki bir dosya açmış. Adı-nı vereyim: “Niye Meclis’e koşuyoruz? Ballı maaş mı, hizmet aşkı mı?” Hemen ya-nıtlaya-yım unutmadan: Tamamen duygusal… İkisi de dersem şaşırmayın: Gerçekten ballı maaş ve ekstralarını da katarsak, bir. İkincisi ise çok karışık: Aday olup, listeye girip Meclis’e kapağı attıktan sonra Ankaralı olmak şerefi bahşediliyor; hizmet aşkı seçim meydanlarında ve seçim beyannamelerinde kalıyor… Milletvekilliğinin hiç mi riski yok diye soracak-sınız biliyorum: Var, hem de ne risk ! Kürşat Tüzmen (ben Yüzmen diyorum) en çarpıcı bi-çimde açıklamış: “ Milletvekili’nin parası pul, karısı dul, kendisi kul” muş ona göre… Açılımını yapayım size. Parası puldur, çünkü kredi borçlarıyla çıkıyorlar Meclis’ten… Evine ayıracakları zamanı yoktur, eşleri dul de-recesine düşer bu nedenle… Kendisi önce lidere biatlı, seçmene diyet borç-lu; kalkan parmaklarının vicdani rahatsızlığıyla malül olanlar ne yazık ki, kul oluyorlar… Politika’nın, yalanı doğru söyleme sanatı ol-duğunu kanıtladı bizim vekiller. Ne var ki; söyledikleri yalanlara kendileri bile inanma-yanlar Meclis dışı kaldılar. Yani samimiyet sı-navında sınıfta kaldılar… Unutmayalım ki,Politikacı da insandır. Be-şer/şaşar kişidir; meydanlarda vaad eder, Mec-lis’te şaşar (şaşırtılır). Yemin eder ama, tuta-maz yeminini; yürütür liderin gemisini…
ETİKETLER : Yazdır