KILIK-KIYAFET SOHBETİ
16 Temmuz 2022 15:14:12
Babam Ahmet Naim (Çıladır); özellikle onu anımsayabildiğim ilk yıllarda çok şık giyinirdi. Çok sayıda takım giysisi, spor kıyafetleri, yazlık-kışlık smokinleri vardı. Ayakkabı tutkunuydu. Sonbahar ve kış aylarında trençkot, gabardin pardesü ve kışları da devetüyü palto-pardesüler giyerdi. Atkıları kaşmirdi…Kıyafetlerine uygun fötrler takardı. Kimi zaman işçi tulumuyla ocağa da inerdi…
Solcuydu, toplumcuydu. Türk edebiyatına maden işçilerinin yaşamlarını konu alan ilk hikayeleri o sokmuştu. Bunların bir kısmını ölümünden sonra Yeditepe, Can ve Evrensel yayınevleri yayınladı. Tek romanı olan Toprağa Dönüş’ü ise birkaç ay önce Kor Yayınları çıkardı. Kapitalizmin çarpıcı bir eleştirisidir bu roman…
Şunun için yazıyorum bunları. Babam, kıyafet formalizmini aşmış birisiydi. Genelde kılığı-kıyafeti ile rafine bir “burjuva”ydı, ama düşünceleriyle ve sanatıyla emekçi…
Neyse, bu yazıda Ahmet Naim’i anlatmayacağım. Girişi, babamdan bana, benden Sina’ya geçen şık giyinme tutkusuna getireceğim. Onun da bir nedeni var elbette, yazının içinde anlatacağım:
Şık giyinmek, pahalı giyinmek değildir. Şık giyinmek bir seçim sorunudur. Renk ve biçim armonisi yakalamaktır. Aksesuarlar, şık giyinmenin anahtarıdır. İlle de ayakkabılar…İki bin dolarlık takım giyen birisi; gömleği, kravatı ve saatine kadar aksesuarları takım uyumlu değilse şık bir görünüm vermez.
Şıklık, kalite ile örtüşürse rafineleşir…
**
Sina ve Zehra ile farklı mevsimlerde İzmit karayolu üzerindeki bir tekstil fabrikasının satış noktasına alış-verişe gideriz. İlginç bir yerdir burası. Sadece cumartesi günleri açılır ve sadece civardaki fason üretim yapan fabrikaların ürettiği gömlekler satılır burada. Ucuzdur. Bazen, bir sürü ıvır zıvır arasında çok kaliteli ve şık gömleklere de rastlayabilirsiniz. Böyle “seçkin” ürünleri “yakalamanızın” önkoşulu, erken gitmektir…
İki hafta önce tekrar gittik oraya, biraz gecikmiştik. Küçük beden ve kalite skalası yüksek gömlekler kapışılmıştı. Bir iki tur attık dükkanın içinde ve dışardaki askıların arasında, “şık” kavramına cuk oturan bir şeyler bulamadık. Gömleklerin tümü aynı fiyattı: 50 lira. Arabanın gidiş-geliş yakıt masrafını eklemezseniz, sudan ucuzdu ! İki kilo ekmek parası ! Yahut bir kilo Napolyon kirazı ! kilosu 1000 liraya satılan barbunya balığından kaç tane verirlerdi 50 liraya acaba ?
Hava sıcaktı. Bula bula içime sinen tek gömlek bulabilmiştim. Zehra da “gidelim artık” deyip duruyordu…
Ama Sina, tüm tezgahları harmanlıyordu durmadan. Benim tek gömlek seçtiğimi görünce itiraz etti, bu kez benim için de gömlek seçmeye koyuldu. Bir süre sonra bir sürü gömlekle geri geldi…
Gömleklerin çoğunun kumaşları kaliteli değildi, ama renk armonileri ile biçimleri bayağı iyiydi…
Döndük…
**
İki gün önce de bu kez “markalı” ürünlerin satıldığı bir mağazaya gittik. Benim niyetim yazlık bir pantolon almaktı. Sina ile Zehra da gömlek , tişört gibi şeyler alacaklardı…Büyük oğlum Ahmet Naim’in işi vardı, bizimle gelmedi.
Mağazada bir tur attık. Gömleklerin taban fiyatı 500 liraydı. Yazlık pantolonların 600 lira. Bildiğiniz fanilalar 100 liraya satılıyordu. Tişörtlerin en ucuzu 250 liraya…
Zehra ile Sina birşeyler aldılar, ben almadım. Kılık-kıyafet formalizmini aşamamış birisi olduğum için değil, pahalı bulduğum için ! Sonuçta kapitalist değilim ben, kalem emekçisiyim. Hoş zaten benim ölçülerime uygun pantolon da yoktu mağazada…
**
AKP iktidarı o hâle getirdi ki güzelim ülkemizi, nereye dönüp baksanız, siyah-beyaz tablo ! Fiyatlar birbirinden kopup gitmiş. İnsanlar sosyal sınıflaşmanın iki ucunu savrulmuş, ortadirek yokolmuş…Zengin daha zenginleşmiş, yoksul daha yoksul….
Kimisi yiyecek ekmek bulamıyor; kimisi kilosu 250 liraya satılan antrikota burun kıvırıyor…Kimisi beş yıldızlı otelde keyif çatıyor, kimisi çeviz kadar çadırda “tatil” yapıyor…
Bu aslında sadece bize özgü bir durum değil, tüm kapitalist ülkelerde böyledir bu. bizimkinin özelliği, asgari yaşam standartı ile gelir dağılımı adaletinin tümüyle yok olması !
Ülkede her şey var, ama o herşeye sadece belirli bir kesim ulaşabiliyor!
İktidar her şeyin varlığı ile övünürken onlara ulaşım imkanlarına kafayı takmıyor haliyle…
Buna rağmen anketlerde AKP hâlâ birinci parti ! Bunu nasıl izah edebiliriz ?
Stochollm Sendromu desek, ucuz kaçar…
Milletçe kafayı sıyırmış olmalıyız !..
ETİKETLER : Yazdır
Sayın yazar,teröre harcanan emek ve parayı hesapladinuz mi,akp olmasaydi üzerinde yaşayacağınız bir topraginiz da olmayabilirdi,birazcık adil olun,
Kapitülasyon günlükleri!
Sanki tekrarlanan hayat hikayeleri.õykuler hep aynı
- s.
- 1