ENFLASYON VE PAHALILIK
08 Haziran 2022 23:23:35
Erdoğan, “Enflasyon değil pahalılık var” dedi.
Enflasyon ile pahalılığı birbirinden ayırdı.
Gerçi bu iki kavram arasında bir iç-bağ vardır, ama eflasyon ile pahalılık hakikaten aynı şey değildir.
Enflasyon, fiyatların yükselmesi olayıdır. Görece değil, matematiksel bir kavramdır. Enflasyon rakamlarına hangi ideolojik, sosyal, siyasal pencereden bakarsanız bakın, değişmez. Farklı hissedilmesi bile bu gerçeği değiştirmez.
Ama, pahalılık görece bir kavramdır, sınıfsal bir içeriği vardır.
Milletin orasına şaapanlar familyası için ülkede pahalılık yoktur örneğin; Türkiye’de her şey sudan ucuzdur. Seyyar börekçi Mustafa için çarşı-pazar yangın yeridir ama…
Nebati olsun, Cumhurbaşkanı olsun şu günlerde yüzlerini halka dönmeye başladılar. Biri pahalılıktan sözediyor, öteki mevcut ekonomik sistemin dargelirlileri sistem dışında tuttuğundan…
İkisi de doğru söylüyor. Özellikle Nebati…Çünkü Erdoğan sonuçta bir durum tespiti yapıyor, Nebati sistemin ruhunu ifşa ediyor…
Nebati’nin enflasyonla mücadeleyi değil, büyümeyi idealize ettiği bir diğer açıklamasına Türk elit burjuvazisinin örgütü TÜSİAD bile tepki verdi. Büyümeden taviz verip enflasyonla uğraşın demeye getirdi…
Onlar bile halkın böylesine ezilmesine karşılar.
Oysa, Nebati’nin de dediği gibi yeni sistemle kazananlar, gerçekte onlar.
TÜSİAD tepki verdiğine göre, ipin ucu kaçmış durumda olmalı.
Türk lirasını pul edip ihracatı dönük üretimi öne alan ekonomi politikası anlaşılan arkadaşların gözlerini karartmış; ucuz emeğe dayalı sistemin giderek emeğin tahribine yolaçan bir çizgiye dayandığını TÜSİAD görüyor, Nebatigiller görmüyor !..
Emekçinin yeniden üretim için fiziği ile moral motivasyonunun iyi olması gerekir. Açlık sınırı 6 bin lira iken asgari ücretin 5 binin altında olması arızadır.
Nebati, neoliberalizmin batağında geziniyor, ama onun temel kuralların olsun bilmiyor.
Suriyeli ucuz emekle sürgit üretim artışı sağlayacağını düşünüyor.
Gerçekte sürekli başa sardığının farkında değil !..
Bir yandan lirayı değersizleştirip ucuz emeğe dayalı ihracat yolunu tutuyorlar, ama öte yandan liranın değersizleşmesi sonucu artan kur farkını, kur garantili mevduata tıkır tıkır ödüyorlar…İhracattan kazanılan, kur garantili mevduata akıyor…
Bu serüven ne zaman sona erer bilmiyorum. Ama galiba deniz bitmek üzere. Kur garantili bonoyu askıya almaları bunu gösteriyor. Herhalde onu, seçim öncesi masaya çakacakları son koz olarak yenlerinde saklıyorlar…
Ahali yer mi yemez mi bu atraksiyonları gelecek Haziran’da göreceğiz…
Son anketler onlar adına hiç de umut verici değil ama…
ETİKETLER : Yazdır