DÜELLO
07 Mayis 2022 22:51:12
“Ağır” kalemler, Soylu-Özdağ olayına da “ağır abi” havasında yaklaştılar:
Yakışmıyor, dediler…
Siyasetin dili bu olmamalı, dediler…
Siyasetçiler halka örnek olmalı, dediler…
İnsan fikirlerini küfretmeden de ifade edebilir, dediler…
Siyasetin seviyesini düşürmeye kimsenin hakkı olmamalı dediler…
Kötü söz aciz dışavurumudur, dediler…
…….
Parmak salladılar, kulak çektiler…
Aslında onlar da biliyor bu söylediklerinin on paralık bir pratik değeri olmadığını…Boşuna konuşuyorlar…
Siyaset biliminin okulu var, ama siyasetçiliğin yok. Bizde şu üç mesleği herkes yapabilir: Gazetecilik, siyasetçilik ve müteahhitlik…
Güzelim ülkemizde ne de olsa demokrasi vardır. Her vatandaş demokratik haklarını kullanarak (kriminal defosu filan yoksa) siyasete “atılabilir”. Bir kolpasını bulursa, ilkokulu zar-zor bitirmiş komisyoncu Murtaza Beye de, ortaokuldan terk toptancı Zülfikar ağa da milletvekili seçilebilir. Tabii yüksek eğitim görmüş vekillerimiz de vardır. Ama, eğitim kültür kavramının sadece bir öğesidir, tamamı değildir.
Siyasetçi de, ailesinden, çevresinden edindiği ilk kültürün mayasını taşır her zaman. Dilini, üslubunu bunlar belirler. Sonradan edinilen kültür de, son analizde, ilk edindiği kültürden mayalanır…
Siyasetin ortak bir dili ve üslubu da yoktur. Çünkü siyasetçiler farklı sosyal sınıflardan ve farklı kültürlerden gelen insanlardır.
Bizde siyasetin ortak dili, “sayın” sözcüğünden ibarettir. Siyasetçi muarızına “sayın”sözcüğünden ibarettir. Siyasetçi muarızına “sayın” diye hitap eder ve peşi şöyle gelebilir:
Cibilliyetsiz, alçak, mankafa, kriminal insan, edepsiz, ahlâksız, Soros çocuğu, zillet, hayvandan aşağı, öküz, çarpık, çukur, vb…
**
Kabül edemesem bile şaşırmam, güler geçerim. Gerçekçi olmamız gerekiyor. Özellikle iktidar siyasetçilerinde dışavuran siyaset kültürümüz bu ! İktidar olmanın verdiği kibir, onları daha fazla pervasızlaştırıyor…
**
Soylu-Özdağ olayında ben en çok Özdağı’ın “düello” çağrısına takıldım:
Düello, feodal döneme özgü bireysel bir kavga biçimi. Onur sorunlarının çözümü için de kullanılıyordu, çeşitli anlaşmazlıkların çözümü için de…Kuralları vardı, hatta 1600’lü yıllarda yargıçlar bile tarafların sorunlarını düello yoluyla çözmelerini isteyebiliyorlardı. Düello, sadece soylular arasında yapılmıyordu, serfler (toprağa bağlı köylüler) de düello hakkına sahipti. Düello zamanla Kuzey Amerika’ya sıçradı, hatta Nazi Almanyasında da düello vardı.
Özdağ’ın düello çağrısına bakıyorum, onur kökenli. İçişleri Bakanının kendisi için söylediği “hayvandan aşağı adam” sözlerini silahsız bireysel bir kavga ile çözmek istiyor…Söz verdiği yere gidiyor, ancak polis engeliyle karşılaşıyor…Burada Bakanlığın önüne bir hayvan aracının park edilmiş olması dikkati çekiyor…
Nereye gidiyoruz ?
Ortaçağa mı, vahşi batıya mı, Nazi Almanyasına mı ?..
Şunun altını çizeceğim:
Özdağ’ın, abartılı olmakla birlikte, iktidarın göçmen politikasını eleştirmesi doğru. Ama, Soylu’nun hakaretine verdiği tepki biçimi ya da düello, fantastik ve içeriği bakımından çağdışı ! Yargımıza pek güven kalmasa da, sorunlar çözmek için yargıdışı yolları özendirmek telafisi olanaksız sonuçlara yol açabilir çünkü.
Her şeye rağmen yargıya güvenmek zorundayız. Yargı dışında bireysel çözüm yolları aramak, siyaset dilinin gitgide lümpenleşmesinden çok daha tehlikelidir.
ETİKETLER : Yazdır