BAHARA ERDİ MEVSİM : 7 Göller Yolundayız !
25 Mart 2021 13:44:30
Gezi denildi mi bende, önce yollar, yolcular ve yolculuklar çağrışır.Görülen yerler, görüntüler, görülenler canlanır belleğimde.Örnekse; Datça için Strabon’un “Tanrı uzun yaşatmak istediği kulunu Datça’da bırakırmış” demesi geçer usumdan, İsmet Kemal Karadayı’nın sözünü de anımsarım hemen; “Gezmek, görülebilmişse değişmektir.”
Şair Ümit Yaşar Oğuzcan, “Yedigöller’de Sonbahar” şii- rinde şöyle der: “İnsan bu saltanatı ömründe bir kere yaşar.” Hep bu gözle bakmışımdır Yedigöller’e, her gidişimde...
Yedigöller’de yedi büyüleyici göl var; heyelan gölü bunlar; birbirine yeraltı akışlarıyla bağlı ve bir buçuk kilometrelik bir mesafe arasında sıralanan İncegöl, Sazlıgöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Büyükgöl, Seringöl, Deringöl.
Yedigöller’e üç yoldan ulaşılır. Mengen (54 km), Devrek (58 km), Bolu (42 km) uzaklıkta bulunmaktadır. Hangi yoldan ulaşırsanız ulaşın, sizi bir günde dört mevsim karşılar: Sonbaharda kar yağmıştır, bu yıl ki gibi. Baharda yeşilin bin bir tonu, Eylül’de görülür bakır çalığı renkli ağaçlar. Bir renk cümbüşüdür yaprakları. Gözünüzü alamazsınız yamaçlardan. Sarıçam, karaçam, göknar, kayın, meşe, gürgen, kızılağaç, dışbudak, kestane, ıhlamur, kızılcık gibi ağaç türleriyle bölgenin en zengin orman varlığına tanık olursunuz. Koyaklar boyu şırıl şırıl akan dereler, bir başka çağıldar. Yokuşlardan ine çıka varırsınız Yedigöller’e...
Doğa uykudaymış gibi sessizdir her taraf. Gökyüzünü kaplamıştır ağaçlar. Göremezsiniz güneşi; ışıkları süzülür yapraklar arasından, Büyükgöl’e şavkı vurur yalnızca. Kuş sesleri, cıvıltıları kaplar zaman ilerledikçe: Kuşevlerini gö- rürsünüz ağaçlarda. Kır çiçeklerinin güzelliğine doyamaz- sınız. Karpuz çatlatan, içtikçe insanı acıktıran buz gibi suyu içinizi serinletir yaz günlerinde.
*
Geyikleri çağırırsınız Milli Park’ta. Seke seke gelirler, ürkek, meraklı bakışlarıyla seyrederler sizi. Verirsiniz ücretini, alabalıkları tutarsınız, mangalı yakarsınız, ‘kendin pişir kendin ye’nin zevkine varırsınız; içkinizi yudumlarsınız. Bol oksijen uyku verir size; uzanırsınız sere serpe yere. Bir keresinde ben, uyku tulumu içinde, yağmur altında gecelemiştim Yedigöller’de...Yedigöller’e değin anılarla yüklüyüm ben. Hemen aklıma geliverenleri sizinle paylaşmak isterim:Yıl, 1989’du. Bir festival için bir araya gelen konuklarla Yedigöller’deyiz. “İkindi Rakıları” içiliyor. Güler yüzlü ciddilik örneği Vedat Günyol, şöyle diyordu bana: “Elin oğlu neşelenmek, üretmek için içiyor bu mereti; biz ise yıkılmak için içiyoruz.”
*
O gün bir dostum birkaç kır çiçeği içine ısırgan otlarını doldurup, hazırladığı buketi vermek istedi. “Sen beni Yabanovalı mı sandın! Eğer beni dalamak istiyorsan, dilin yeter dostum” deyivermiştim. Mithat Yaban’dı bu dostum.
Yedigöller keşfedildiğinde Zonguldak ili sınırları içindeydi. 29 Nisan 1965’te Orman Bakanlığı’nca Milli Park olarak düzenlendi. Dirgine (şimdiki adıyla Yazıcık) ormanları içindeydi. 1968 yılında ormanlardan dört bölge, Bolu Orman Başmüdürlüğü’ne bağlanınca, bu doğa cenneti de oraya geçmiş oldu. Adamlar, bu fırsatı çok iyi kullandılar. Yılın dört mevsiminde yerli yabancı turistlere açık. Konaklama için Bungalovlar var ve Tarım Orman Bakanlığı’ndan izin alınması gerekiyor. Özellikle ilkbahar, yaz, sonbahar aylarında; İstanbul ve Ankaralıların büyük ilgisini çekiyor.
Gidin en azından ömrünüzde bir kere görün bu cenneti. Ömrünüz boyunca unutamayacaksınız bu gezinizi. “Bir kitap okudum dünyam değişti” diyen gibi Yedigöller’i gördüğünüzde sizin de dünyanızın değişeceğini düşünüyorum.(*)
(*) Bolu, Ankara, İstanbul’da tur organizasyonlarıyla, kendi aracınızla gidebileceğinizi, gazetelerin turizm sayfalarından ve internetten bilgi edinebileceğinizi de salık veriyorum.
ETİKETLER : Yazdır