KÜÇÜK BİR DENEME 'SOYUT'
19 Subat 2021 11:23:34
Hasan Hüseyin Yalvaç
‘Sevgili kardeşim E. Bülent Yardımcı’ya’
Metruk evleri, yeşil geyikleri, mavi atları bilmezsiniz. Nereden bileceksiniz ki? Yaşamın içinde olduğunuza dair tapunuz ya da bir belgeniz var mı? Elbet kafa kağıdınız, ev, arsa tapularınız var. Hem de bu dünyanın içinde. Ama benim sözünü ettiğim belgelerin hiçbiri yok. Çünkü benim sözünü ettiğim dünyayı bilmiyorsunuz. Asım Usta’yı da tanımıyorsunuz, Berkay’ı da. Bir şeylerin adı olmayabilir, ‘soyut’ diyebilirsiniz ama mutlaka zamanı gelecek ad vereceksiniz. Kaçamazsınız soyut diyerek ve yanıtınız ‘siz ne derseniz adı o’ diyerek yanıt verip çözüm de üretemezsiniz.
Sahi, soyutun tam karşısında mı somut? Somutun zıddı mıdır soyut? Somuttan geçerek soyuta yolculuk yaptığımız genel kabul görebilir ama somutun neresinden, nasıl geçerek soyuta varıyoruz ve bu soyut bize somutun ne kadarını anlatıyor, imliyor? Böyle bir düşünceye kapıldınız mı hiç?
Çok üstüne gitme diyor içimden bir ses. Geyikleri yeşil kabul et, atları mavi. Ve hatta bir başka soyutlamaya atla buradan, geyiklerin yeşiliyle, ağaçların yeşili akrabaysa eğer, neden geyikler bir ağaç; ağaçlar birer geyik olmasın. Düşünün ormanı tanımlarken, binlerce geyiğin oluşturduğu büyük örgüt diye tanımladığımızı. Atların maviliği, hangi denizin mavisiyle kardeştir acaba? Bütün yontular, yontulmadan önce canlı mıydılar?
Asım Usta’nın metruk ev önlerine sığınmış yalnızlığını içselleştirince, onun soyut yolculuğunu daha iyi anlayabiliyorum. Büyük binaların arasında unutularak metruklaşan evler, bir gün anılarını birilerine anlatır ve o anıları dinleyenler de soyutlarlarsa anlatılanları, dünyanın, gördüğünüzü, anladığınızı sandığınız dünya olmadığını göreceksiniz. İşte kıyamet o zaman kopacak.
Ayrımındasınız değil mi hepimizin ayrı tellerden çalıp oynadığımızın? Mezarlarımızın başucunda bile taşların kalmadığını ve ne acıdır ki soyutta gezinirken birçoklarımızın kaybolduğunu. Ben burada Asım Usta’ya hak veriyorum ‘boya, renk renk boya’ diyor Berktay’a adı’soyut’ olan yontuyu. Bu bir anlamda, ‘her işin somutunu kavrarsanız, yapılan soyutlamaları daha iyi anlarsınız’ anlamında bir söylem olabilir mi acaba? Düşünmek istedim. Soyutun derinliği, eni, niceliği, niteliği, soyutlayana bağlı gibi gözükse de, soyutlayanın fiziksel, kimyasal, ruhsal ve sosyolojik kimliğine de bağlı değil midir?
Şimdi bir soyutlama yapmaya çalışalım ve yapılan soyutlamayı somutuyla karşılaştıralım. Benzerliğiniz, ayrı alanlarda olmasına karşın çoğalıyorsa, insanlaşma ve sanatçılaşma adına başarılısınız demektir.
• Deli Hilmi’ adlı öykü kitabının ‘Soyut’ adlı öyküsünden esinlenerek yazılmıştır.
• E. Bülent Yardımcı, Deli Hilmi, Öykü, İmgenin Çocukları Yayınları, Ankara, Şubat 2021.
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış