KILICI DA KUŞANDI !..
28 Temmuz 2020 00:01:17
İslamda beddua yok.
Ama, Diyanet İşleri Başkanı, Ayasofya’nın tümüyle ibadete açılışı sırasında verdiği vaazda, Atatürk’e, isim vermeden, beddua etti, O’nu lanetledi.
Tepkiler üzerine bu kez tevil yoluna gitti…
Tevil, politikacılara yakışır, din adamlarına değil. Din adamı, dinin buyurduğu ne ise onu söyler, o doğrultuda öğütte bulunur cemaate…Müslüman ise, referansı Kur’an ve Sünnettir…
İslam yasaklamışken, Diyanet İşleri Başkanının Atatürk’e beddua okuması, sonra da eleştiriler karşısında tırsıp tevil yoluna gitmesi, islam etiğine aykırıdır. Politik bir tavırdır.Bu kadarcık bir şeyi bilmek için din bilgini olmak gerekmez.
Diyanet İşleri Başkanının hutbe sırasında yanında bir kılıç taşıması çeşitli yorumlara neden oldu bu arada. Kimisi, “kılıç hakkını vurguluyor” derken kimisi padişahların kılıç kuşanması ritüelini (tören) anımsattı.
Benim bildiğim kadarıyla, ne islamda ve ne de Osmanlı geleneğinde “kılıç hakkı” diye bir şey yok. “Kılıç hakkı” ünlü Roma imparatoru Sezar’a atfedilen bir anektod’tan geliyor. Baç (vergi) terazisine kılıç koyma efsanesinden…
Osmanlı’da kılıç kuşanma ritüeli var:
İlk kılıç kuşanma ritüelinin 1421’de tahta çıkan II.Murat için yapıldığı söyleniyor. Kesin değil…Kılıç Kuşanma Ritüeli, Fatih Kanunnamesi ile resmilik kazanıyor:
Günümüzdeki Kararnamelerin atası, Kanunname’lerdir, yahut padişah yasaları…İslamda, şeriat dışı kalan alanlar için töre ve geleneklerden esinleniliyordu.
İlk Kanunname’yi II.Mehmed ya da Fatih Sultan Mehmet yayınlamıştı. Kanunname, çeşitli yasaları/yasakları içeriyordu. Vezirlik, Kazaskerlik, Defterdarlık ve Nişancılık başlıkları altında kamu yönetimi düzenleniyordu.
Bunun dışında ordu, saray, ilmiyye, eğitim-öğretim kurumları da belirli yasalara/yasaklara bağlanıyordu. Şeyhülislam’ların (Diyanet işleri Başkanlığı karşılığı) görev ve yetkileri de bir düzene kavuşturuluyordu. Kanunname ile Devletin Bekası için gerektiğinde tahta çıkanların kardeşlerini öldürebileceği yasa hükmü haline geliyordu.
Kanunname ile padişahlara biatı öngören kılıç kuşanma ritüeli de yeniden düzenleniyordu. Fatih, Kanunname ile o tarihe kadar savaşçı bir ordu örgütü konumundaki Osmanlı devletini, gerçek anlamda bir devlete dönüştürmüştü.
o o
İyi güzel de, İslamda/Osmanlı’da kılıç hakkı diye bir kavram da olmadığı halde, Diyanet İşleri Başkanının elindeki kılıç ne anlama geliyordu ? Türkiye Cumhuriyetinde kılıç kuşanma diye bir ritüel de olmadığına göre ?
Sosyal medyada kıyamet kopuyor. Neler neler yazılmıyor ki !
Yok efendim halifelik ilan edilecekmiş, Osmanlı geriye getirilecekmiş. Albayrak’ların Yeni Hayat dergisi kapak bile yaptı bunu: Halifelik istedi ! Öylesine yoğun bir kakofoni var ki, hükümet sözcüsü Çelik, bunları yalanlayan bir açıklama yapmak zorunda kaldı…
Benim merak ettiğim ise, Diyanet İşleri Başkanının taşıdığı kılıcın kime ait olduğu ? Padişahların kılıç kuşanma törenlerinde, genellikle, dört halife ile Osman Gazi ve Yavuz Selim’in kılıçları kullanılırdı. Eğer Diyanet işleri Başkanının kullandığı kılıç bunlardan birisi ise, kılıcı kimin adına taşıdığı sorusu da ortaya çıkar ki, ayıkla pirincin taşını !..
ETİKETLER : Yazdır