AÇIK VE NET OLALIM…
18 Temmuz 2020 15:39:02
Kdz.Ereğli’nin “campüs”/fakülte sorununu peşpeşe irdelediğim üçüncü yazı oluyor bu.
Bir konuya girdim, bitirmeliyim…
Çokları zannetti ki, Ereğli’ye iki fakülte verilmesi, özünde, bir bina sorunudur. Yap binaları gelsin fakülteler…
Kazın ayağının öyle olmadığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor:
Ne binaların yapımı konusunda ve ne de Ereğli’ye fakülte verilmesi konusunda çok fazla istekli de yok zaten ortada:
BEÜ rektörlüğü eveleyip geveliyor.
YÖK’ten tık yok.
İktidar kanadı konuya alakasız…
Ortada AKP Ereğli ilçe başkanı ile TSO başkanından başka kimse yok. Bunların yaptığı da beyhude Ankara ziyaretleri ile göstermelik toplantılar ve basına yapılan “zırvamsı” açıklamalardan öte gidemiyor…
Ben bu yazıda olaya daha somut bir şekilde yaklaşmaya çalışacağım. Bu gerekli, çünkü Ereğli’ye fakülteler verilmesi konusu, özellikle siyasal ikiyüzlülüğün tipik örneklerinden birisi olma yolunda koşturuyor…
Ereğli’ye BEÜ kontenjanından yeni fakülte/fakülteler verilecekse, son analizde, buna siyasi irade karar verecektir:
İktidar !
Peki aşağıdan yukarıya doğru iktidar sahipleri bu konuda ne düşünüyor ?
Örneğin AKP İl Başkanı olayın neresinde ? İçinde mi dışında mı, yanında mı karşısında mı ?
AKP Zonguldak milletvekilleri olayın neresinde ? İçinde mi dışında mı ? Karşısında mı yanında mı ?
Ayrıca CHP Zonguldak milletvekillerinin bu konudaki görüşleri ne ?
Cumhurbaşkanı başdanışmanı Saadet Oruç, Ereğli’lidir. Hanımefendi olayın içinde mi dışında mı ? İçinde ise, neresinde ? Yanında mı karşısında mı ? Yanında ise, bir ucundan tuttu mu fakülte işinin ?
BEÜ rektörü Ereğli’ye samimi olarak iki fakülte verilmesini istiyor mu, istemiyor mu ?
Ereğli’nin ekonomik çevreleri olayın içinde ve fakülte istiyor, peki Zonguldak TSO örneğin ?
Ayrıca eğitim sendikaları olaya niye uzak ?
CHP Ereğli ilçe başkanlığı ?
Belediye başkanlığı ayrıca ?
Yerleşkenin (campüs’ün) yapımına katkı sağlayacakları söylenen kişi ve kuruluşların pamuk elleri ceplerine girmeye hazır mı ? Kim ne verecek ?..
Bu sorular büyük ölçüde boşlukta…
Açıkça görülüyor ki bütün bu sorunları organize edecek, etkili/yetkili kişilerle konuşacak, onları ikna edecek, tali sorunların çözümü için yollar belirleyecek bir organizasyona ihtiyaç var.
Bu konuda basına da görev düşüyor. Basın sorar, bu onun görevi.
Yukarıda saydığım kişilere soralım bakalım, bu olayın neresindeler, içinde mi dışında mı ? İçindelerse neresindeler ve ne yapıyorlar ?..
Soralım ve sorgulayalım…
Biliyorum, kimi çevreler, Ereğli’ye fakülte deyince şeytan görmüşe dönüyor…
Çünkü fakülte demek, çağdaşlaşma demektir. Bilime bir adım daha yaklaşmak demektir. Sosyalleşmek, demokrasi pınarından bir yudum daha su içmek demektir…
Gençlik yıllarımda ünlü bir söz-saz ustası vardı: Şemsi Yastıman. DP dönemi. Yobazlığın gemi azıya aldığı o karanlık süreç…
Yobazlık, saza söze de girmiş, “alevi çalgısı” diye sazın “şeytan işi” olduğu iddiaları alıp yürümüştü.
Hani geçenlerde Cüppeli Ahmet’in satrancı “şeytan işi” ilan etmesi gibi…
Yastıman sazıyla şöyle yanıtlamıştı bu yobazlığı:
İçinde mi dışında mı /Püskülünün başında mı/ Be Allahın şaşkın kulu/Şeytan bunun neresinde, şeytan neresinde vay…
“Namaz kılsa kıldım demez/Oruç tutsa tuttum demez/Kadı gibi haram yemez/Şeytan sazın neresinde, şeytan sazın
neresinde vay…
o o
Ereğli, yeni fakülteler için kolları sıvamalıdır…
ETİKETLER : Yazdır