YEMEK PROGRAMLARI…
26 Mayis 2020 19:58:29
Günün işlek saatlerinde hangi TV’yi açsanız, karşınıza bir yemek programı çıkıyor…
Programları genellikle çaptan düşmüş sinema ve tiyatro oyuncuları, mankenler,mutfak şefleri filan sunuyor. Programların kimisinde katılımcılar da oluyor. Kimisi ise yarışma biçiminde yapılıyor. “Solo”ları da var.
Programların hemen tümü, uygulamalı: Tanınmış şefler, aşçılar, yemek hazırlıyor, program sunucuları ise onları sorguluyor, lafa tutuyor. Programlar, uygulama sürecinde yemek muhabbeti havasında geçiyor…
Uygulamalı programların menüsünde kebaplar ağırlıklı oluyor. Aşçılar marifetlerini sergilerken bir yandan da tarifler veriyorlar… Bazı programlar açıkhavaya taşınıyor; dev mangallarda (barbekü deniliyor)nefis antrikotlar, kuzu but veya kaburgalar, envai çeşit soslarla birlikte hazırlanıyor. Kimisinde alt yemek de oluyor, tatlı filan da…
Kamera, cızır cızır kızaran şiş kebaplara, şiş köftelere, zoom yaptıkça insanın ağzı sulanıyor…
Bazen üstünkörü hesap ediyorum: Kebaplı bir menünün maliyeti, dört kişi için bin liranın çok üstüne çıkıyor…
00
Peki bu uygulamalı kebap muhabbetleri hangi sosyal koşullarda yaşanıyor ?
Ahalinin dörtte birinin yardımla geçindiği ; askıda ekmek, işsizlik, yardım kuyruklarının gitgide uzadığı koşullarda…
Böyle programlar burjuvazinin rafine kesiminin milyonlarca dolarlık villalarında, konaklarında , köşklerinde, yalılarında filan izlenmez… Sonradan görmeler sözdışı !
Böyle programlar, garip gureba evlerinde de izlenmez. Çocuklar içlenmesin diye kanal değiştirir analar-babalar…
Böyle programlar sınıf atlama özlemindeki küçükburjuvalar tarafından izlenir. Programların hedef kitlesi onlardır zaten.
Onlar, neoliberalizmin azgın bireyciliğinin sınıfsal altyapısını değil gerçi, ama sosyal çekim alanını oluştururlar. Yapışkan kağıda konan sinekler gibidirler.
Hemen bütün dünyada, neoliberalizm, onların ve bilinçsiz emekçi kitlelerinin sayesinde iktidarda oturuyor bugün. Yoksa, kendileri bir avuçturlar.
00
Korona salgını, ekonomik krizi derinleştirdi; ekonomik kriz de Türkiye’nin nasıl bir sadaka toplumu haline getirildiğinin fotoğraf karelerini !
Sadaka yarışı, yardımları sen değil ben dağıtacağım çekişmesi, sadaka toplumu olmanın en yalın ifadesi olarak karşımıza çıkıyor…
Zenginliklerin dağıtımındaki adaletsizlik değil, zenginlerin sadakasının dağıtımındaki “adalet” tartışılıyor bugün…
Bunların içinde solcu ya da emekten yana partilerin de bulunması sadaka toplumunun sürekliliğinin de garantisi oluyor bir bakıma…
Sosyal bilinçleri böylesine körleştirilmiş ülkelere özgüdür TV’lerdeki kebap programları…İlgi görürler, tepkisizliği beslerler, daha doğrusu tepkisizliğin somut göstergesi olarak karşımıza çıkarlar…
Askıda ekmek kuyruklarının gitgide uzadığı bir ülkede, kebap programları yayımlayan medya ise, bize ve bizim gibi bilinçsiz sadaka toplumlarına özgü, ama yine de hak etmediğimiz ve reddettiğimiz vicdansız bir medyadır.
ETİKETLER : Yazdır