“Yüreklerde Buz Tutan Kış” SARIKAMIŞ:
24 Aralik 2019 13:09:54
(YA DA ACIYI BAL EYLEMEK)
Kitap bana gönderileli altı ayı geçti… Gündoğar, aileden biri gibi dostumdur. 25 yılı aşkın süredir, sıcak, içtenli ilişkimiz sürmektedir. Birbirimizi habersiz bırakmayız. Hastalıklarımı bildiği için beni bağışlar diye umuyorum. Bu bir.
- İkinci önemli konu; kendince kitaplaştırıp ortaya koyduğu yazı, şiir, öykü ve yazının sevdalısı bir kalemi için, kolaycılık yapamazdım. Onun değeri, bende bir sarraf titizliğini zorunlu kılıyor her şeyden önce…
- * Şunu itiraf edeyim; “ O, Çorum’da tam bir ‘Atom Karınca’dır. Yazınla, kitapla ilgili ‘Çorum’da yaşayanları bir arada toplama-tutma gibi bir misyona da sahiptir. Bu hem bir vefa, hem de yazın emeğine saygıyı kotarma gücüdür. Onu bu yönüyle de kutluyorum.
- * Kitap için çok yazar, çok güzel şeyler yazdılar, biliyorum. Ama ben onlardan kopya almamak için inanın hiçbirini okumadım. Bu da bir kolaycılık olurdu. Bana özgü, ona özgün bir değerlendirme yapmak görevim var. Ayrıca, Çorumlu yazar dostların kitaplarını ulaştırmak, edebiyat varsılı bir kenti ülkeye tanıtmakla da dostluğunun değeri bilinmelidir diye düşünüyorum.
- * Yıllardır Sarıkamış’la ilgili böyle bir kitabı yazma düşlemiyle yatıp kalktığını da biliyorum. Bu kitapta dilinin şiirselliği, akıcılığı ve sıcaklığı o buzu eritiyor diyeceğim: “Her kış anılan, anımsanan, törenlerle dünya ölçeğinde bir anlam 23 kazanan bu olayın acısıyla tarih kitaplarında karşılaştım. Gündoğar bu kitabıyla" acıyı bal eyliyor "diyorum… Tarih Bilinci Gündoğar bu kitabı uzun erimli bir çalışmayla kotardı. Büyük bir iş başardı. Bu roman, bir hiç ve heves uğruna ölenlerin, özelde de Çorumlu şehitlerin öyküsüdür. Romanı önemli kılan öğe, bu çalışmanın kütüphanelerde, Çorum yerelinde anlatıla gelen olayların tanıklarından dinlenilenlerden ve elbet tarihi arşivlerin taranmasıyla yazıldı… Dört bölümden oluşan ve 318 sayfada anlatılanlar gerçekten yürekleri donduracak biçimde. Şimdi bile okuyana acı verecek olaylar zinciridir.
- Son bölümde Dede Arif savaş sonrasında tutsak düşer. Rusya’ya (Sibirya’ya gönderilmesi) oradan da Kazan kentine getirilmesi. Oradaki günlerinin anlatılmasıyla bitiyor. Kitabın sonuna bir de albüm eklenmiş. Sonlarına doğru Rus Kızı Şura ile yaşadığı derin sevgi. Süreğinde iki sevgilinin hüzünlü öyküsü olağanüstü güzellikte anlatılmış. Gündoğar bu bölümde teatral bir anlatım, şiirsel duygulanımlarla hem romana, hem tiyatro oyununa, hem de film senaryosuna dönüştürülmesi gerek üç yönlü bir anlatım başarısına imza atmış. Kitabı Prof. Dr. Bingür Sönmez’e gönderdin mi diye bu nedenle sordum. Görüştüğünü ve ulaştırdığını söyledi. * Sarıkamış, tarihimizin en trajik bir olayı, askerlerimizin oranın kış koşullarında donarak ölmeleri ve savaşın yenilgiyle sonuçlanması demektir. Kitabın üç bölümünde özellikle Çorum ve yöresinden savaşa gidenlerin hazin sonu yer alıyor. Yazınımızda, hem öykü, hem roman, hem şiirlerle beslenen anlatımla yeni bir romancı kazandırıyor bu kitap. Tevazu sahibi Gündoğar’ın engin gönüllüğüne, sabır ve emeğine veriyorum bu başarısını… * Kitap dört bölümden oluşuyor. 24 Üç bölümü kısa olarak şu ayrıntılarıyla vereceğim: Gündoğar’ın eşi, çocukları ve torunlarına adadığı kitabın ilk bölümünde Arif’in asker oluşu, Trablusgarp, 1. ve 2. Balkan savaşları anlatılıyor. İkinci bölümde; 1.Dünya Savaşı, Osmanlının savaşa girmesi, Mecitözü’nden Amasya’ya, 3. Ordu’nun Erzurum’a varışı, Seferberlik ilanı, Allahüekber Dağları’na tırmanış, Kar gibi eriyen askerlerimiz… En büyük düşman kar ve tipidir. Tutsak alınan Rus askerleri… Sarıkamış kuşatma günlüğü ve ölümü bekleyiş başlıklarıyla veriliyor. Üçüncü bölümde; Tutsak alınan askerlerimizin Sibirya’ya sürgüne götürülüşü…
- Gümrü, Tiflis,Gence ve Bakü…Hastane, yine sürgüne gidiş, Baykal Gölü, Sibirya: Buzlar ülkesi… Dördüncü bölümde Sibirya’dan Kazan’a geçiş,Ekim Devrimi,Güzel Rus Kızları ve “Şura” Sepetle gelen aşk.Ateş bacayı sarmıştır… Gönül ferman da dinlemez. Savaşı bile dinlemiyor: (Bu aşkın adı barış olsun !) Evet ! Kazandaki tutukluluğunda, denetimli olarak dışarıya çıkarılan Arif Volga kenarındaki bir parka gider. Orada bolca salkım söğütler vardır. Onlardan kopardığı dallardan boş durmamak, kendisini oyalamak maksadıyla sepet örmeye başlar. Bu parkta gezen Rus kızlarının ilgisini çeker. Kızların öncüsü olan Şura adlı güzel Rus kızı sepeti almak ister. Arif “armağan olsun” dese de Şura kabul etmez. “Parasıyla olursa alırım,” der. Yaptığı ilk sepeti, Şura 10 rubleye alır. İleride bunlardan yaptığı sepetleri, Rus kızlarına 10 Ruble’ye satar. * * Her izine çıktığında Arif, hep o parka gider ve orada sepetler örer. Böylece sepetçilik devam eder. Hatta iki tarafında Şura’nın adı olan bir sepet daha örer. Şura buna çok sevinir ve armağan olarak onu kabul eder. Şura sık sık kızları toplar, Arif’e müşteri olarak getirir onları. * 25 Her görüşmede Arif’le Şura arasında, giderek bir aşka yelken açacak boyutta yakınlaşma başlar. Bir gece, uyku tutmaz Arif’i… Bedeninde, ruhunda tutsaklıktan ve savaştan kalan derin yaralar vardır… Bunun için sevgiye, ilgiye, saygıya, onore edilmeye gereksinimi vardır… Bunun da Şura’da bulduğunu düşünür… Ama gözetimci er, “sana bugün çıkmak yasak” diye diretir... Bu engeli, sana da bir sepet getireceğim” diyerek aşar…
- Sepeti alan Rus gözetimci erin Arif’e, ”her gün izinlisin” demesiyle dünyalar onun olmuştur… Arif’in, düşman bir ulusun kızlarından, Şura’dan gördüğü ilgi ve yakınlık gururunu okşamıştır. Buluştuklarında Şura’nın yanağına kondurduğu öpücük, onun aklını başından almaya yetmiştir. * Şura, sık sık Arif’’e gelir… Sepet siparişi veren kızlardan ayrıldığında Arif’e sarılır… Karşılık veremez Arif, çekinir...Kızın, ruhunu okşayıcı davranışları, övgü dolu sözleri ve onu özlediğini söylemesi; duygu yoğunluğu yaşayan Arif’i yüreklendirir…
Şura için yazdığı “Çözemedim” şiiriyle o da âşkını itiraf eder. Şöyledir şiir: “İçimdeki coşkulu bu duygu çağlayanı Sevdan mıdır aşkın mı? Çözemedim bir türlü. Yüreğimi kor gibi yakarak dağlayanı; Sevdan mıdır aşkın mı? Çözemedim bir türlü. * Bakışın, gülüşünle içimi hoş eden, Yüreğimi kafeste çırpınan kuş eden, Görünmez iksirinle beni sarhoş eden; Sevdan mıdır aşkın m? Çözemedim bir türlü. Kız onu annesiyle de tanıştırır. Annesinden de sıcak ve içtenli ilgi görür, mutlu olur… * Bir keresinde, “ Evli misin? “ diye sorar Şura. Saklayamaz, yalan söyleyemez… “Seni üzdüm mü?” diye 26 sorar Arif… Ve olumlu bir konuşma sonrası Şura: “ Babasının, Çar tarafından öldürüldüğünü, ağabeyinin Bolşevikler safında Çar’ın askerlerine karşı savaştığını söyler. “Savaş çok kötü” der… Hak verir Arif... Şura: “İnsanlar farklı uluslardan da olsalar, birbirleriyle dost olmalıdır” diye ekler… * İnsanın ikinci bir kişiyi de sevebileceğini itiraf eden Arif, bu aşkın sonunun olmadığını da bilmektedir. Bir gün, başlarındaki gözetimci er: “Yarın sabah buradan götürüleceksiniz. Ona göre hazırlanın” der. Ama nereye götürülecekleri söylenmez… * O gece Şura’yla buluşarak durumu açıklar Arif... Ne yazık ki artık, ayrılık zamanı gelmiştir… İkisinin de dünyası yıkılmıştır… Arif, ona aldığı kolyeyi armağan olarak verir, vedalaşırlar… * Kuşkusuz, Gündoğar’ın şiirsel dilinin, romana damgasını vurması farklı bir güzellik… Albüm bölümünde Arif’in fotoğrafı var… Bu kitapta Şura’nın bir fotoğrafının olmamasına yazıklandım doğrusu. * Kutluyorum Dostumu. Bu kitabını Yılmaz Erdoğan’a da ulaştırmalı diyorum… O, bu romanı mutlaka değerlendirir diye düşünüyorum. 10.09.2018
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış