SOL, SANAYİ, ÇEVRE…
25 Kasim 2024 00:05:42
Liberal sağ da sosyalist sol da sanayileşmeden yanadır. Sanayileşme işçi sınıfını büyütür. Üretimin temel unsuru işçidir. İşçi sayısı artınca üretim ve kâr da artar. Hoş zaten kapitalizmi sanayi üretimi yaratmış, bir toplumsal sisteme dönüştürmüştür.
Sol da sanayileşmeyle birlikte işçi sınıfının büyümesini sevinçle karşılar. Çünkü sol, işçi sınıfının ideolojisidir ve siyasi hareketidir. Amacı bir işçi/emekçi iktidarı kurmaktır.
Türkiye solunun “aykırı” teorisyenlerinden Dr.Hikmet Kıvılcımlı, işçi sınıfını büyüttüğü argümanıyla yabancı sermaye girişinden yanaydı örneğin.
Kapitalist/liberal sağ ile sosyalist solu birbirinden ayıran temel unsurlardan birisi de ekolojiye bakış açılarıdır. Sağ, eko-sistemi ya da çevreyi önemsemez; onun için önemli olan yeni kâr alanları açmaktır. Yeşil, onlar için bir çevre simgesi değildir, bir renktir sadece.
Yakın bir örnek vermem gerekirse. Amerikalılar Erdemir’i kurarken Ereğli’nin doğal yapısını değiştirdiler. Sevimli Fil tepeyi yok ettiler. Su havzasının üzerini beton-demir yığınına çevirdiler. Ormanları yokettiler. Sonuçta kasabanın burnunun dibine koskoca fabrikayı diktiler. Ne çevreyi umursadılar kısaca, ne de Ereğli’de yaşayanların geleceklerini ! Fırınlarında taşkömürü yakan bir tesis varolduğu sürece çevrekirliliği yaratacaktı kaçınılmaz olarak.
Ancak, Amerikalıların acelesi vardı. Türkiye’ye sermaye ihraç edip montaj sanayiciliğini başlatmak istiyorlardı. Montaj sanayii için yassı çeliğe ihtiyaç vardı. Bu yüzden ne çevre umurlarındaydı ve ne de insan ! Hoş zaten kapitalizmin doğası da buydu ve Türkiye buna çok da yabancı değildi.
Amerikalıların çevre açısından bu vahşi yatırımı daha sonraları devletin, son olarak da OYAK’ın başını ağrıttı ve ağrıtıyor.
OYAK, çevre-havakirliliğini kabül edilebilir ölçülere çekmek ve tutmak için yatırım üstüne yatırım yapıyor.
**
Bizim sol, tarihi boyunca sanayileşme/çevre arasında sıkıştı hep.
Çünkü çevreyi düşünmeyen bir sanayileşmeyi savunmak, kapitalist sağ ile aynı çizgide buluşmak anlamına geliyordu.
Çevreyi öne alan bir bakış açısı ise, bu kez sanayileşmeyi ve işçileri tali plana itmek anlamına geliyordu.
Bu yüzden solun bir kısmı ikisini birarada gözetmek gibi absürd, bir kısmı da ekolojiyi öne alan tavrı ile sola ters bir kulvara savruldu. Sol, bu sorunu tam anlamıyla çözebilmiş değil hâlâ; çünkü çözülebilecek bir sorun değil !
Bunu en son Çayırhan’da yaşadık. Çevreci-sol Çayırhan direncine soğuk yaklaştı. Çünkü sonunda savunulan bir çevre kıyımcısı olan termik santral’dı.
Bu yaklaşım yanlıştır. Çayırhan’da termik santral savunulmuyor: Zaten varolan ve 650 işçinin ekmek yediği bir KİT savunuluyor. Bir devlet kuruluşunun özel kişilere peşkeş çekilmesine karşı çıkılıyor. Ki bu solun görevleri arasındadır.
Solun bu kadim paradoksu, emperyalist ülkelerde “yeşil Sol”un yaratılmasının argümanı oldu… 1980’li yıllarda sosyalizmden kopan Öcalan ve PKK, ABD’nin toprağında yeşeren “Yeşil Sol”u benimsediler örneğin. DEM’in bir önceki ismi de “Yeşil Sol”du bu yüzden.
Sol bu kadim paradoksu soyutlama yoluyla çözemez. Soruna tek tek, somut durumun somut analizi ile yaklaşmak gerekiyor bence…
ETİKETLER : Yazdır