“BEN BİR İNSANIM”
30 Ekim 2024 00:45:41
Bizde gelenektir:
Son düzlükteki tanınmış politikacılar, devlet adamları, işadamları, unutulmazlar arasına giremedikleri için unutulma fobisi çeken sanatçılar filân hayat hikâyelerini yazdırırlar. Ölümlerinden sonra nasıl anımsanmaları gerektiğine kendileri karar verirler böylece. Benmerkezci, eni-konu narsist, ama aynı zamanda ölümlerinden sonraki olası negatif değerlendirmelere karşı bir savunmadır da bu kitaplar. Herkes bilir: Söz biter, yazı kalır.
Bu tip çalışmalar ya biyografi formatında yayınlanır ya da otobiyografi . Ben ikincilerini daha çok severim. Bir insanın hayat hikâyesini bizzat anlatması, anlattırmasından çok daha içten ve sorumlu bir tavırdır çünkü.
**
Masamda, “Ben bir insanım” başlığını taşıyan bir kitap var. Dostları ile arkadaşlarının üç yıl önce yitirdiğimiz Yalçın Çilingir’i anlattıkları bir çalışma bu. Bir vefa gülü.
Yazımın başında anlattığım biyografilerden farklı bir formatı var çalışmanın. Kısa bir sunuştan sonra Çilingir’in kendisini (aslında insanı) anlattığı harika bir denemesi var. Daha sonra dostlarının vefa çiçekleri…
Çilingir üzerine birkaç söz söylemeden önce küçük bir eleştiride bulunacağım:
Yalçın Çilingir Ermeni’ydi. Ama nedense yaşamının hiçbir döneminde gerçek ismini kullanmadı. Kitaptaki biyografisinde de Çilingir’in Ermeni olduğunun altı çizilmiyor nedense. Bu yüzden niçin Ermeni lisesinde okuduğu sorusu ile kitabın kapağındaki Ermenice sözcükler boşlukta kalıyor.
Ermeni olmak incitici bir şey midir ?
Yalçın Çilingir aidiyet duygusuyla mı bir Türk ismi almıştı yoksa o körolası fasişt ayrımcılıkların hedefi olmamak için mi, bilmiyorum.
Çilingir maden mühendisiydi, Kozlu’da çalışmıştı bir süre. Daha sonra bağımsız (sonra DİSK’e bağlandı) yeraltı Maden İş Sendikasının Genel Başkanlığını yapmıştı. Devrimci bir aydın ve mücadele adamıydı. Çok da iyi bir yazardı. Onun İstanbul’da 1977’lerde yayınlanan Demokrat ile AGOS’ta yazdığı deneme tadındaki yazılarını elime geçtikçe severek okuyanlardan birisi de bendim.
Çilingir’i bir cümlede anlatmak gerekirse yaşamının her adımını insana, emeğe, topluma adamış bir mücadele insanı ve sıradışı bir entellektüeldi.
Yeraltı Maden-İş benim bir kitabını basmıştı. Sendikanın merkez kadrosunda THKP-C davasında birlikte yargılandığımız arkadaşlar vardı. Hiçbir talebim olmadığı halde emeğimin karşılığını nerdeyse zorla bana verdiklerini anımsıyorum.
O sıralar Yalçın’la tanışmış mıydık, emin değilim.
Kitabı bana Çilingir’in yakın arkadaşlarından değerli kardeşim Raif Tokel gönderdi. Kitabın içinde Tokel’in de Yalçın’ı anlatan hoş bir yazısı var. Tokel, Yalçın’ın kişiliğinde faşist darbecilerin yolaçtığı o karanlık dönemin kısa bir belgeselini de sunuyor bize. Koptum gittim yazıyı okurken.
12 Mart faşizminin bir sonrakine koştuğu o belalı günlerde de, vatanının ve emekçi halkın esenliği için 20’li yaşlarda keleyi koltuğa alanların cesur ve onurlu hikayelerinin yazıldığı günlerdi o günler…Nasıl da özlüyorum o günleri !..
ETİKETLER : Yazdır