“DİJİTAL FAŞİZM”İN KARŞITI YASAKÇILIK MIDIR ?
08 Agustos 2024 00:06:25
Toplumsal olaylarda nedenler sonuçlardan daha önemlidir. Bir olaya- neden sonuç bütünlüğü içinde yaklaşmazsınız, olayı bütün boyutlarıyla kavramanız güçleşir.
Hamas lideri Haniye’nin İran’da öldürülmesi olayında, basınımız, analitik bir yaklaşım sergileyemedi, olayın arkasına saklandı; hatta “neden İran’da” sorusunu açmak bile çoğunun aklına gelmedi. Haniye’nin nasıl öldürüldüğü sorusu öne çıktı genelde.
Oysa Haniye’nin nasıl öldürüldüğü çok önemli değildi; neden/niçin öldürüldüğü ile niçin İran’da öldürüldüğü soruları çok daha önemliydi.
Daha önce Haniye suikastı ile ilgili bir yazı yazdığım için konu/olay üzerinde derinleşmeyeceğim. Sadece özet içeriğinde bir hatırlatma yapacağım:
Haniye, Gazze’de ateşkesten/barıştan yanaydı. Bu yüzden savaşın sürmesinden yana olanlar ile zamanla tüm Ortadoğu’ya yayılmasını isteyenlerin hedefindeydi. Bu yüzden öldürüldü. Suikastın İran’da yapılması ile hem Haniye tasfiye edilmiş olacaktı ve hem de İran ateşin içine çekilecekti.
Öyle de oldu ve boyutlanacak gibi.
Senaryo ABD’ye aitti, ama bizim basının ABD taraklarında bezi yoktu; her zamanki gibi birkaç namuslu kalem irdeledi sadece olayın o yönünü…
Bizim siyasal İslamcılarımız ise, suikastı sakin bir kafayla gözden geçirip olayın nedenleri ve olası gelişmeleri üzerinde yoğunlaşacaklarına aşırı duygusal tepkiler verdiler. Instagram yasağı, yas, sokak gösterileri, Erdoğan’ın zehir-zemberek açıklamaları vb…
Sokak gösterilerinde Yahudi/İsrail kınanıyordu, ama onun arkasındaki kuklacıyı ya da ABD’yi gören ve ona elini kaldıran yoktu. Tezgah ABD/CIA tezgahıydı gerçekte, çünkü İran’ı uzun süredir bölmek isteyen en azından Batı’ya yakın bir yönetimin işbaşına gelmesini isteyen ABD’dir.
Şii İran’ın mezhep farklılığının tarihsel zıtlaşmasını aşarak sünni HAMAS’a yardım etmesi tabii ki İsrail’i geriyor. Ama, İran gibi nükleer silahlara da sahip güçlü bir ülkeye tek başına savaş açacak kadar da enayi değil Netanyahu ! Haniye’nin İran’da öldürülmesi, gerçekte iplerin kimin elinde olduğunu gösteriyor.
Erdoğan ve genelde bizim İslamcılarımızın, tıpkı basınımız gibi, Haniye suikastına yüzeysel olarak ve daha çok duygusal açıdan yaklaşmaları aslında anlaşılabilir bir durumdur:
Oyu gitgide gerileyip CHP’nin 7-8 puan gerisine düşen AKP-Erdoğan’ın ABD ile uğraşacak hali yok; hiçbir zaman da olmadı zaten.
Erdoğan, bu yüzden suikastın islamcı çevrelerde yarattığı gerilimi ve öfkeyi seküler muhalefete kanalize etme yolunu tuttu:
Muhalefet Batı’cıydı; Batı’nın “ev zencisi”ydi. Batı’ya şirin gözükmek için Haniye’nin suikaste uğramasına sırtını dönmüştü….
Erdoğan, Instagram’daki çoğu banal tepkileri “dijital faşizm” olarak anarken, platformu kapatarak gösterdiği tepkinin siyasal literatürde nasıl terimleşeceğini düşünmüş müydü acaba, bilmiyorum.
En azından demokratik bir karar olarak anılmayacak bu karar.
Sosyal medya elbette sütten çıkmış ak kaşık değil. Çoğu tepkiler ile kullanılan jargon, ifade özgürlüğünün çok kötüye kullanılabileceğini de örnekliyor.
Ama bu böyledir diye, onları öne iterek düşüncelerini/görüşlerini etik sınırlar ve yasaları aşmadan dile getiren milyonların sesini kesmek, sosyal medyayı da içine alan otokratik bir yönetim algısı vermiyor mu öte yandan ?
Kitle iletişim araçlarını devredışı bırakmak çözüm değildir. Kitlelerle inatlaşmamak gerekir. Fikir ayrılıkları karşısında esnek bir bakış açısı geliştirmek şiddete başvurmaktan daha yararlıdır.
Tarihe bakın.
Halkın ve onun sesi olan basının ağzını/kalemini mühürleyen yönetimlerin içinde övgüyle anılanı var mı ?
Tarihte ders almak gerekiyor.
ETİKETLER : Yazdır