ORKİDELİ BAYRAM SOHBETİ
19 Haziran 2024 00:02:45
Nazım bir şiirinde şöyle der:
“Toprağı severmişim meğer/Toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen/Ben sürmedim/Platonik biricik sevdam da buymuş meğer…”
Benim de “platonik sevdam” bir tekini bile yetiştirmediğim çiçeklerdir. Ama, özgür çiçekler: Kır çiçekleri, orman çiçekleri, dağ çiçekleri, bahçe çiçekleri…Çok da özgür olmadıkları halde saksı çiçeklerini de severim. Özellikle orkideleri…
Kesme çiçekleri görmeye dayanamam ama. Hüzün verirler bana. O kadar ki örneğin kim çizmiş olursa olsun natürmortlar içimi acıtır. Evde Fransız empresyonistlerinin önde gelenlerinden Cezanne’nin bir natürmordunun tıpkı basımı var. Salonun yan duvarına astım.
Çiçeği bir törensel aparat olarak kullananlar çiçeksever değildir. Benim gibiler çiçeksever sayılır; ama gerçek çiçekseverler onları yeniden yaratanlardır; çiçek yetiştirenler yahut.
Ama, tecimsel amaçlarla değil. Bahçelerinde, balkonlarında gönül çiçekleri yetiştirenler..
Zehra, gerçek bir çiçekseverdir örneğin. Kemer’de bahçesi var, orada çiçek ve organik sebze yetiştirir. Oturduğumuz apartman dairesinin üç balkonu var; üçü de dört mevsim çiçek bahçesi gibidir…
Ben bütün çiçekleri severim; Zehra’nın camlı büyük balkonda yetiştirdiği orkideleri bir başka severim ama.
Orkideler özel bakım isteyen çiçekler. Saksıları farklı, saydam. Orkide toprağı, topraktan çok toprak olma sürecindeki ağaç kabukları. Sulama yöntemi farklı: Saksılar su dolu geniş bir kabın içine oturtularak bu iş yapılıyor. Ortalama 20-22 derece arası ısıyı seviyorlar. İlle de günışığını ! Ama, cam arkasından ! Direkt güneş ışığı onlara zarar veriyor. UV’kolik değiller.
Çok orkide saksısı var balkonda. Beyaz, pembebeyaz, fuşya, bordo çiçekler açıyorlar. Çiçekler bir ay kadar canlı kalıyor… Solan çiçeğin yerini bir süre sonra bir başka dalda açan çiçekler alıyor. Ölümü değil, onun içindeki yaşamı simgeleyen siyah orkide bile var!..
Zehra çiçekler için kalorifer peteği bile koydurdu büyük balkona…
Dört mevsim orkideli balkon keyfi yapmak emeğe adanmış yaşamımın tek “lüks” ayrıcalığıdır…
Yazıya oturmadan önce orkidelere bakarak sakinleşiyorum, o naif güzelliklerini içime çekiyorum…Her renk yaşam prizmasının ayrıştırdığı bir tutkuyu ve güzelliği simgeliyor.
Ara ara şeytansı sorular da açılmıyor değil içimde ?Son düzlüğün orkideli dinginliğinden kopup siyasetin ikiyüzlü, hoyrat, kiri pası içine dalmak nasıl bir enayiliktir ey Sina Çıladır!
Yaşamını altmış yıla yakın süredir kalemiyle kazanan birisiyim. Bu zaman dilimi içinde şunu öğrendim: Güzellikler ve çirkinlikler tek başına varolamıyor. Dünyadaki her şey gibi kendi zıtlarını beraberinde taşıyor. Her süreç belirli bir zaman diliminde zıddına dönüşüyor. Orkideler de ölüyor örneğin; buruşmuş çiçekleri o zaman hüzün veriyor insana. Siyasetin güzellikleri de var; aksini daha da açığı çıkartan orkideleri…
Her koşulda siteye yazıyı yetiştirmek işimiz. Orkide şöleninden Bahçeli’nin gümüş yüzüğüne geçmek, zor da olsa profesyonelliğin gereği …
Zehra salonda ve balkonlarda başka çiçekler de yetiştiriyor. Örneğin kar altında açan bir çiçeğimiz var. Hayır, kardelen değil, bir başka çiçek, adını bilmiyorum.
Bu yazıyı yazmadan önce büyük balkonda orkideleri seyrettim uzun uzun. Keşke diye geçirdim içimden, yaşam prizmasından içime akan o ebruli güzellikleri yeniden yaratarak yazıya dökecek yeteneğim olsa!..
Bu kadarını yapabiliyorum hoşgörün…
ETİKETLER : Yazdır