HİÇ DİYALOG VE UZLAŞMA OLMAYACAK MI ?
27 Nisan 2024 00:15:28
CHP eski Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Özel-Erdoğan görüşmesine karşı çıktı; “Sarayla müzakere değil mücadele edilir” dedi. Gerekçelerini de sıraladı.
Kılıçdaroğlu’nun iktidar-muhalefet ilişkisine/çelişkisine paradigmal yaklaşımı bu.
“Sözün bittiği yerdeyiz neyi konuşacaksınız” diyor.
Bu yaklaşım doğru mu ?
Bu soruyu yanıtlamadan önce görüşmenin nedeni üzerinde durmam gerekiyor:
Görüşmenin gündemi belli değil, ama haliyle Türkiye’nin sorunları üzerine görüş teatisinde bulunulacak.
Ama bence tam öyle değil. Erdoğan görüşmeyi, anayasa değişikliği konusunu gündemin başına oturtacak bir fırsat olarak görüyor. Yani, Özel’e/anamuhalefete bazı ödünler vermek için değil, ödünler almak amacıyla masaya oturuyor.
Özel, sanıyorum, Erdoğan’ın anayasa değişikliği talebine, sık sık söylediği gibi, “önce mevcut anayasaya işlerlik kazandıralım” şeklinde yaklaşacak. Bunun yanısıra anayasa mahkemesi kararlarının uygulanması gibi somut önerilerde de bulunacak mı, soruyorum.
Buradan bakıldığında, görüşme, iktidar ile muhalefet arasındaki bir yumuşamanın tezahürü değil, bir tür karşılıklı yoklama mahiyetinde.
Bu pencereden bakıldığında görüşmenin bence mahzuru yok. Hatta faydası bile var.
Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımının sekter bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Çünkü diyalog da bir mücadele biçimidir; burada önemli olan diyaloğun içeriğidir. Antidemokratik uygulamaların masaya taşınması (ki Özel bunu yapacak) ve çözüm yolları üzerinde durulması her şeye rağmen yararlı bence.
Sol düşünce de diyaloga ve uzlaşmalara karşı değildir. gerektiğinde diyalog da olur, ülke çıkarları ile demokrasi zemininde uzlaşmalar da…Bu, sınıfsal mücadelenin askıya alındığı/alınacağı anlamına gelmez. Tam tersi, geçici de olsa uzlaşmalar emekçi hareketine yeni mevziler kazandırabilir.
Kılıçdaroğlu bence Özel yönetimini uyarmıyor; geleceğe dönük koltuk siyaseti yapıyor.
Erdoğan anayasa değişikliği için meclis aritmetiğini istediği kıvama getirmek amacında. Anayasa mecliste değiştirilebilir, en azından meclisten bir referandum kararı çıkartılabilir. Cumhur İttifakının sayısal yeterliliği olsa kimseye sormadan bunu yapardı, ama bu imkanları yok. Erdoğan’ın konuyu ısıtmak için diyalog yolunu açması, AKP pragmatizminin tipik bir örneği.
Anayasasının hâlâ “darbe anayasası” diye anılması kör parmağım gözüne bir retorik. Herkes biliyor ki 1961 anayasası değiştirile değiştirile kevgire döndü !
Şöyle bir algı var. Deniliyor ki iktidar yeşil örtülü bir anayasa yapma peşinde. Bunun için Kürtlerin de desteğini alacak…
Nihai amaçları bu olabilir, ama bence pek öyle değil: Erdoğan, yeni anayasayı, öncelikle, 2028’de iktidarı kaybedebilecekleri olasılığını dikkate alarak değiştirmek istiyor: Amacı, hem yeniden seçime katılmasının yolunu açmak ve hem de kazanma yüzdesini yükseltmek için ilk turda seçilme barajını düşürmek. Buna ek olarak birkaç yeşil örtülü madde sokabilirse anayasaya amacına ulaşmış olacak.
Yoksa, radikal ya da tümüyle yeşil örtülü bir anayasa yapamayacağını kendisi de biliyor.
Bence CHP, anayasa değişikliği konusunda retçi bir politika izleyeceğine, bu şekilde tutucu bir pozisyona kayacağına, milli demokratik derinliği 1961 arayışını da aşan bir alternatif anayasa taslağı ile kamuoyunun karşına çıkmalıdır. Bir metaforla, kırmızısı daha çok bir taslakla…
ETİKETLER : Yazdır