SİSTEMİN BİÇİMİ ÇOK ÖNEMLİ DEĞİL !
27 Mart 2024 00:23:54
Dünkü yazımı başlığını güncelleyerek sürdürüyorum…
Benim Türkiye’deki Başkanlık Sistemi ile ilgili düşüncelerimin iyi anlaşılamadığını hissediyorum. Böyle hissetmemin somut nedenleri de var ayrıca…
Oysa konuya yaklaşımım çok net ve somut. Şunu söylüyorum:
Şu an Erdoğan’ın kişiliğinde temsil edilen Başkanlık Sistemi son analizde bir yönetim biçimi. Tıpkı parlamentarizm gibi !
Burada önemli olan yönetimin biçimi değil içeriğidir. Sınıflı bir toplumda yaşıyoruz; tüm sosyal sınıfların çıkarları özdeş/yöndeş değil, zıtlıklar da var.
Bugünkü Başkanlık Sistemi sosyal anlamda kimi temsil ediyor ?
İslamcı ortasınıfları…Bu, şu an Türkiye’yi islamcı ortasınıfların yönettiği anlamına geliyor. MHP de bir ortasınıf partisi. Ayrıca otoriter yönetimlere ve devletçi yönetim formlarına yatkın bir parti. İslamla da sorunu yok.
Buradan kalkarak şunu söyleyebiliriz:
Cumhur İttifakı ve onun simgesel biçimi olan Başkanlık Sistemi, ideolojik bakımdan emekçileri temsil etmiyor. Emekçileri sosyalist ve sosyaldemokrat partileri temsil ediyor. Bunlar iktidarda değil, muhalefette.
Bir soru daha açacağım:
Sistem, Başkanlık Sistemi değil de parlamenter sistem olsaydı durum farklı olur muydu ?
Bir soru açacağım:
Yarın parlamenter sisteme dönülse sistemin egemen gücü otomatikman emekçiler olabilir mi ?
Hayır, Başkanlık Sistemi daha yeni. Ondan önceki parlamenter sistemde da iktidarda AKP/Erdoğan yok muydu ?
Yani sorun yönetim biçiminde değil, içeriğinde yatıyor. Başkanlık Sisteminde şuan başkan biçimsel bakımından tüm Türkiye’yi temsil ediyor; ama , sosyal bakımdan ortasınıfları…ve AKP zenginlerini.
Nitekim Erdoğan ve bakanları şu sıralar İstanbul’da kapı kapı dolaşıp AKP adayına oy istiyorlar.
Yani sistemin ismi Bakanlık da olsa, parlamentocu da olsa onun bir sosyal içeriği var.
Diyelim ki 2028 seçiminde bakanlığa ideolojik bakımdan emekçilere daha yakın birisi seçildi. Bu kez şu anki Başkanlık Sistemi’nin tüm hukuki yetki ve sorumluluklarına sahip olur mu o kişi ? Olur. Bu durumda. O yetkileri emekçi halk için kullanma imkânı doğar mı ?
Doğar. Peki halktan yana birisi iseniz, sırf otoriter bir profili var diye buna karşı çıkar mısınız ?
Örneğin Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu başkanlığa seçilse onu alkışlamayacak mıydınız ? Peki niçin ?
Bu sorunun diğer yanıtı şöyle olmalıdır: İktidarın sosyal içeriği emekçi halkın çıkarlarına daha yakın bir değişime uğradığı için !..
Tamam o seçimde de bir toplumsal değişiklik olmayacaktı: Ama, en azından daha adil bir yönetimin önü açılacaktı…
Türkiye’deki başkanlık sistemi somut bir durum. Bu somut durumun somut bir analizini yaparsanız yönetimin biçiminin önemli olmadığı gerçeği çıkar ortaya.
Kaldı ki parlamentarizm, son analizde oligarşik bir yönetimin öteki özgürlükçü/liberal öteki adıdır. Liberalizm ise kapitalizmin ideolijisidir.
2028’de, biçimsel değil, toplumsal muhalefetin adayı başkan seçilirse Türkiye’de çok şey değişir.
Bu durumda ille de parlamentarizmi geriye getirmek için çırpınmak hem gerçekçi olmaz, hem de toplumsal sistem idealize edilmiş olur.
Dünkü yazımda Erdoğan’ın karşısına 2028’de toplumsal muhalefeti simgeleyen bir lider çıkartmanın öneminden sözetmiştim.
Ortak aday değil, lider !
Muhalefet önümüzdeki dört yılda öyle bir lider çıkartamazsa yine Erdoğan kazanır.
Biliyorum, böyle bir lider gökten zembille inmez.
Onu toplumsal muhalefetin yaratması gerekir.
Yani sosyal çıkarları gelecekle çelişen güçlerin !..
Şöyle toparlayacağım:
Başkanlık Sisteminin karşısına parlamentarizmi koymak çözüm değildir.
Emekçi halkı Başkanlık Sisteminde de temsil edilebilir:
ETİKETLER : Yazdır