BİK YÖNETMELİĞİ…
13 Ocak 2024 00:05:22
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü yayınlanan yazımın sonuna konuyu “yarın” da sürdüreceğim notunu düşmüştüm.
Araya daha önemli konular girince sözümü tutamadım, o yazının altındaki “yarın”a ancak bugün sıra geldi. Özür dilerim.
**
İlk yazının ana teması basın özgürlüğüydü:
Rakamlar da vererek ülkemizde basının olması gerekliği kadar özgür olmadığını altını çizmiştim. Sadece besleme basın “özgür”dü; ancak onun özgürlüğü de yalakalık kavramına biat ile sınırlıydı.
Yazının tali konusu ise, geleneksel basın-dijital basın karşılaştırmasıydı:
Geleneksel basın gitgide tiraj kaybediyordu. Bunun nedeni haber üretimi ve servisinde dijital basın ile rekabet edemez hale gelmesiydi. Cep telefonlarını bile “gazete”işlevine kavuşturan iletişim devrim; zaman içinde geleneksel gazetelerin sonunu geçirecekti…
Bu bizde biraz gecikti. Çünkü internet gazeteciliğinin yasallaşması, bu şekilde resmi ilanlardan yararlanması yıllar aldı. Sonunda, basın yasasında bazı değişiklikler yapılarak dijital basın da “mevkute” (gazete) sayıldı; yasa, gerekli koşulları yerine getiren dijital/internet gazetelerine de resmi ilan hakkı tanıdı.
Ama nasıl ?
Yasa, gazetelerin çok önemli bir gelir kaynağı olan resmi ilan yayınlama koşullarının saptanması işini Basın İlan Kurumu’na (BİK) bıraktı.
BİK, aylar süren bir çalışma sonunda tuhaf bir yönetmelik ortaya çıkarttı. Yönetmelikle dijital gazetelere de resmi ilan yayınlama hakkı tanınıyordu, ancak koşullar o kadar ağırdı ki hiçbir yerel internet sitesinin bu koşulları yerine getirmesi mümkün değildi. Resmi ilanlarla beslenen geleneksel basın açıkça kollanıyordu. Bunun nedeni vardı: Resmi ilan alan gazetelerin tümü iktidar yandaşıydı. Yandaşlık, resmi ilân pastasından yararlanmanın yazısız kuralıydı zaten. O kuralı çiğneyenlerin pastadan pay kapması kolay değildi.
Beklenen oldu. Çok ağır koşulları yerine getirmeyen yerel internet sitelerinin resmi ilandan yararlanma hakkı, teorikte kaldı, pratiğe yansımadı.
BİK yönetmeliği geleneksel basını öylesine kolluyordu ki, örneğin bir il veya ilçede resmi ilana hak kazanmış birisi dijital, diğeri geleneksel iki gazete olsa, hangisine ilan verileceğine bile BİK karar veriyordu.
Sonuçta Türkiye’deki internet sitelerinin büyük bir çoğunluğu resmi ilanlardan yararlanamıyor bugün…
Rekabetin ortadan kalkması ile kimi geleneksel gazeteler, basım masrafından kurtulmak için kağıt versiyonlarını terkedip internete geçtiler, daha az masrafla resmi ilanlardan yararlanma yolunu tuttular.
Bu arada örneğin Zonguldak’ta çok ilginç bir gelişme oldu. Resmi ilan alan beş günlük gazete, tek bir gazetenin çatısı altında birleşti. Bu şekilde matbaa ve çalışan tasarrufu sağlandı. Beş gazetenin aldığı resmi ilanlar bu kez o tek gazetede yayınlanmaya başladı. Masraf çıktıktan sonra resmi ilan geliri beş gazete arasında bölüştürülüyor.
Diğer yandan aynı gazeteler, bu kez dijital platformdan yayınlarını sürdürüyorlar. Bir taşla iki kuş !..
Türkiye genelinde daha başka neler oldu, iyi bilmiyorum.
İktidarın sosyal medya ile sorunu var; bu arada dijital basınla da. Çünkü dijital basın çok geniş kitlelere ulaşıyor. Resmi ilanlardan da yararlanmadıkları için kağıt gazetelere göre çok daha başlarına buyruklar !..
İktidar, BİK kanalıyla internet gazetelerine resmi ilan vermeyi çok zorlaştırtırdı; ama, bu şekilde onları maddi açıdan kontrol altına alma imkanını da kaybetmiş oldu. Sosyal medyaya sınır getirmek istemesinin nedeni bu.
**
Geleneklerine bağlı bir iktidarın, geleneksel basını kollaması çok şaşırtıcı değil. Ama, öte yandan, çok daha geniş kitlelere ulaşan internet gazetelerini resmi ilanlarla “esnetme” yolu varken aksini yapmaları da akılcı değil.
Şu var tabii. Kalem namusuna sahip gazeteleri resmi ilanlarla hizada tutmak mümkün değildir. Ama, resmi ilan alıp keyfine bakacak ya da iktidara biat edecek dijital gazeteler de yok değiller !
Bu açıdan bakıldığında BİK yanlış bir yönetmelik hazırladı. Dijital medyayı dışlayarak kendi ayağına kurşun sıktı. Çünkü geleneksel yerel gazeteleri kimsenin okuduğu yok, ama en düşük tıklanma sayısına sahip bir yerel internet sitesi, resmi ilanlarla beslenen geleneksellere nal toplatıyor !. O oranda kitleleri yönlendiriyor…
**
Diyeceksiniz ki ey Sina Çıladır, sen de geleneksel gazetecilikten, hatta mürettiphane görmüş kuşaktan gelmiyor musun ?
Elbette. Ayrıca geleneksel/kâğıt gazetelerin vazo çiçekleri gibi gün gün solmaları içimi de acıtıyor. Ama bu başka bir şey, değişimi savunmak, geleceği görmek başka şey…Geleneksel gazeteler ihtiyaçtan çok tiryakilik artık. Sabah kahvesi gibi bir şey… Sevdiğiniz yazarları bilgisiyardan değil, kağıttan okumak ayrı bir keyif…O keyfi yaşayanların sayısı gitgide azalıyor ne yazık !..
ETİKETLER : Yazdır