GEÇİNEMEYEN MİLLETVEKİLİ !
02 Temmuz 2022 18:28:06
TV’lerde görmüş olmasınız…
AKP Elazığ milletvekili Zülfü Demirbağ, bir TV’nin “Sümenaltı” adındaki programında milletvekili aylığı ile geçinemediğini açıkladı; danışmanlarından aldığı borçla ayın sonunu getirdiğini ileri sürdü.
Anımsanacağı gibi aynı milletvekili geçen yıl, “geçinemiyoruz”diye eylem koyan vatandaşlar; “bir kilo yerine yarım kilo et alın, iki kilo yerine iki domates alın” diye azarlamıştı.
Bu olayı nasıl bakmalı?
İki boyutu var olayın:
Birincisi, asgari ücret ile en düşük emekli aylığının açlık sınırının altında olduğu bir ülkede milletvekillerinin son zamla 56 bin liraya ulaşan maaşları, gelir dağılımındaki vahşi adaletsizliği gösteriyor.
Öteki boyutu ise, aylık 56 bin liralık kazancın bile, geçim sıkıntısına konu olabilecek bir ekonomik batak içinde debelendiğimizi…
Milletvekilinin açıklamasının gizli bir ajandası da var:
“Ben sadace maaşı ile geçinen bir milletvekiliyim” şeklinde özetlenebilecek bir dürüstlük algısı pompalıyor…
Milletvekilinin açıklaması bizi alıyor, görecelik kavramına götürüyor; öncelikle de “geçim”, “geçim düzeyi” kavramına…
Türk-İş’in yaptığı açlık ve yoksulluk endeksleri aslında sınıfsal karakterli. Bu yüzden tam gerçeği yansımıyor. Bu sınırlar, emekçi halkın geçim standartları gözönüne alınarak yapılıyor. Örneğin Türk-İş’in açıkladığı 21 bin liralık yoksulluk sınırı yapay. Ne yani 20 bin liranın üzerinde geliri olan birisini “zengin” mi sayacağız ? Eğer öyle ise, 56 bin lira maaş alan milletvekili niçin geçim sıkıntısından sözediyor?
Çünkü milletvekilinin yaşam standartı ile emekçilerin yaşam standartları aynı değil. 50-60 bin lira maaş alan birisinin geçim standartları ile birkaç yerden 160 bin lira maaş alan bir bürokratın geçim standartı da aynı değil. Gelir düzeyi ile birlikte kademe kademe yükseliyor, farklılaşıyor geçim standartı kavramı.
Bu neyi gösteriyor ?
Özellikle zenginlik kavramının görece bir kavram olduğunu !
Emek sömürüsüne dayanan kapitalist ülkelerde zenginliğin sınırı yük. Ülke dışardan bakılınca bir “bütün” gibi gözüküyor, yasaklar karşısında da herkes “eşit”.
Ama pratiğe baktığınızda ülkenin gelir dağılımı ve yaşam standartı bakımından parça parça olduğu gözüküyor.
Türkiye’de bir öğün yemeğe asgari ücret düzeyinde para ödeyen de var, hafta bir kez et yediği için kendisini “zengin” sayan da ! Türk-İş’in özellikle yoksulluk endeksi gelir adaletsizliğini kamufle ediyor.
Milletvekiline dönüyorum…
Milletvekilinin yakınması, gelir adaletsizliğinin vahşileştiği güzelim ülkemizde, onun yaşam standartlarına göre anlaşılabilir bir şey.
Samimi olarak yaptığı açıklama da sanıldığının aksine yararlı bence. Çünkü bu açıklama, gelir adaletsizliği ve yaşam satandartı bakımından ülkemizin nasıl vahim bir savrulma içinde olduğunu da ortaya koyuyor.
Büyük çoğunluk bir yanda…
Küçük bir azınlık bir yanda…
Arada kalanlar ya da ortasınıflar, gelirleri düştükçe yitirdikleri yaşam standartlarını (milletvekili gibi ) seslendirme yolunu tutuyorlar.
Gelir dağıtımı, başka ülkeleri de soyan gelişmiş ülkelerde böylesine vahşi bir adaletsizlik görüntüsü vermediği için oralardaki emekçiler bize göre “zengin” sayılıyor; ama, aslında oranın yaşam standartlarına göre onlar da “yoksul”.
Bu sistem devam ettiği sürece bu tablo varlığını koruyacaktır.
Milletvekiline kızmayalım bence, adam çok önemli bir Türkiye gerçeğinin altını çizdi !..
ETİKETLER : Yazdır