TARİHSEL KİŞİLER GÜNCEL POLİTİKANIN DIŞINDA TUTULMALI !
27 Mayis 2022 00:02:23
Ben, 2.Abdulhamit’in zaman zaman da olsa güncel politikaya âlet edilmesine karşıyım !
Çünkü güncel politikamız objektifliğini ve entelektüel duyarlığını yitireli çok oldu. Keskin profilli kutuplaşma, muarızı aşağılamayı da beraberinde taşıdı. Güncel siyasetimize lümpen bir dil egemen oldu. Ana-bacı dümdüz gidiyorlar…
Muhafazakar sağı Atatürk’ü, milliyetçi demokratlar ile solcular da Abdulhamit’i taban tabana zıt iki farklı siyasi çizgi ve toplumsal sistemin simgesi haline getirip sık sık güncel kavgaların odağına kayuyorlar.
Bu durum, muhafazakar fanatizmin Atatürk’ü; milli-demokratlar ile sosyalistlerin de Abdulhamit’i doğru değerlendirmelerinin önünü tıkıyor.
Oysa muhafazakarların Atatürk’ü; ulusalcıların da Abdulhamit’i iyi tanıması gerekiyor. Çünkü bu iki isim, Türkiye’nin çöküş ve yeniden doğuş sürecinin kilit isimleridir.
Abdulhamit’i ve onun dönemini iyi bilmeyen/sindiremeyenler Osmanlının çöküşünü; Atatürk’ü iyi bilmeyen/sindiremeyen, tam tersi yadsıyanlar da Cumhuriyet Devrimini anlayamıyor…
Oysa Cumhuriyet Devrimi, Osmanlının çöküşü ile iç-bağı olan bir olay. Osmanlının çöküşünde Abdulhamit’in rolünü kavramayanlar, Atatürk’ün yüklendiği tarihi misyonu ve sonucunu da anlayamıyorlar.
Örneğin, milliyetçiler ile sola göre Abdulhamit despotizmin simgesi, o kadar; diğer tarafa göre de Atatürk, Osmanlıyı içerden vuran darbeci !
Gerçek bu mu ?
Abdulhamit’i alalım…
Abdulhamit, 33 yıl süren padişahlığı sırasında hep tutucu/despot birisi değildi. Şehzadelik döneminde liberal fikirlere sahipti. Katılımcı/meşruti bir yönetim anlayışına yatkındı. Nitekim, iktidara geldikten (1876) sonra sözünü tuttu. Kanun-ı Esasi-yi (anayasa) hayata geçirdi, Meclis-i Mebusan’ı kurdu. İlk Meşrutiyetin kurucusu oldu.
Gerçi o dönemde de son karar verici meclis değildi, kendisiydi, ama attığı adımlar yine de devrin koşullarına göre “ilerici” adımlardı.
Sonra değişti. 93 harbinin faturasını Meclis-i Mebusan’a kesip onu feshetti. (1877)Gitgide otoriter bir yönetime kaydı.
Bu böyledir diye, başlangıçtaki katılımcı tavrını görmezden mi gelelim onun ?
Öte yandan, Abdulhamit’çilerin sık sık yineledikleri, “Osmanlı Abdulhamit döneminde bir karış toprak kaybetmedi” savına da göz mü yumalım ?
Kaybetti, hem de çok:
Karadağ, Sırbistan, Romanya, Makedonya’yı da içine alan Bulgaristan, Doğu Anadolu, Kars, Ardahan, Batum, Doğubeyazat ve çevresi ile Kıbrıs bu dönemde yabancılara verildi ve/veya bağımsızlığını ilân etti. Osmanlı küçüldü…
Bunun dışında, Tek Adam’ların çoğu gibi hafiye ordusu beslendiğini, ülkeyi jurnallerle yönettiğini, donanmayı Haliç’e hapsettiğini, Cuma namazları dışında Yıldız sarayından hiç çıkmadığını, basın üzerinde kara sansür kurulduğunu saklayalım mı ?
Onun, bu despot profilin içinde insancıl motifler de taşıdığını, örneğin Yıldız Sarayında kurduğu marangozhanede marangozluk yaptığını (Kemal Tahir, Bir Mülkiyet Kalesi adındaki romanında onun marangozluk serüvenini ne de güzel anlatır) görmezden mi gelelim…
Diyeceğim, tarihsel kişileri güncel politikanın kiri-pası içinde, gerçek kişiliklerinden kopartılarak ele almak; güncel politikanın birer âletine dönüştürmek yanlıştır.
Şunu anlamamız gerekiyor:
Osmanlı devletinin çöküşünde Abdulhamit tutuculuğunun tabii ki rol var, ama belirleyici bir rol değil bu. Öyle olsa, Abdulhamit’ten sonra iktidara gelen İttihatcılar, Osmanlı’yı ayağa kaldırırdı. Tam tersi oldu, savaşa soktu, çöküşü hızlandırdı.
Cumhuriyet Devrimi, Osmanlının içinde özellikle 19. Yüzyılda uç veren devrimci birikimin zirve yapması olayıydı.
- yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı ölmüştü. Onun küllerinden tam bağımsız milli-demokratik bir devlet çıkartan Atatürk’e tutucuların da saygı duyması gerekir. İlericilerin de Abdulhamit’i azıcık da olsa anlamaya çalışması…
Abdulhamit Batı’da dengeci/eyyamcı, kendi tebası içinde İslamcı bir çizgi izledi.
O’nun dış politikası AKP’nin dış politikasının kodlarını taşıyordu.
Kaybetti. Çünkü çizgisi, toplumsal gelişim ve değişim yasalarıyla çelişiyordu. Bu yanlışı sonunda Gazi düzeltti.
Özellikle son 20 yılda AKP ile başa sardıysak, tarih nehrinin “U” dönüşüdür bu. Geçicidir.
ETİKETLER : Yazdır