CHP’NİN MERSİN MİTİNGİ VE KILIÇDAROĞLU
05 Aralik 2021 17:00:12
Mitingler “şov”dur, “gövde gösterisi”dir. Gövdenin (katılımın) büyüklüğü ve/veya tersi, başarı/başarısızlık ölçüsü kabül edilir. Başarı ile ilgi eşanlamlı sözcükler olarak algılanır.
Nitekim, Erdoğan, CHP’nin Mersin mitingini değerlendirirken bu ölçüyü kullandı, “Halk mitinge ilgi göstermedi” demeye getirdi…
Bu konuda derinleşmeyeceğim. Ama, CHP’nin Mersin mitingi katılım bakımından tatmin edici bir görüntüdeydi. Hatta görkemli bile denilebilirdi, ama ucu açık bu sözcüğü sevmiyorum.
Aslında benim mitingleri değerlendirme ölçüm, katılımın büyüklüğü ve/veya tersi değil, mitinge katılanların coşkusu !
Mitingleri toplama kalabalıklarla büyütebilirsiniz, katılanların ellerine bayrak filan verip sallamalarını söyleyebilirsiniz ama bu coşku değildir. Çoşku içten gelen bir tepkidir. Hemen farkedilir.
Buradan bakıldığında CHP’nin Mersin mitingi bu açıdan da başarılı bir miting oldu.
Yok öyle olmasa, Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun söylediklerine yanıt vermeyi öne alırdı…
Mitingte Kılıçdaroğlu’ndan önce halkın çeşitli kesimlerinden kişilerin konuşturulması zekiceydi. Konuşmaların doğaçlama olması mitinge samimiyet kattı, ayrıca… Konuşmalar la halka öncelik vermek mitingin adına da cuk oturdu…
Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarını doğaçlama yapması onun en önemli özelliklerinden birisi. (Erdoğan, prompter denilen elektronik bir aygıttan akan ve danışmanlarının yazdığı metinleri okuyor genelde.)
Kılıçdaroğlu bürokrat kökenli bir siyasetçi. Başlarda O’na CHP Genel Başkanlığını yakıştıramayanlar oldu. (Hâlâ da var). Önceleri ben de öyle düşünüyordum. Ama zaman içinde koltuğuna ısındı, kendisini geliştirmeye, bu anlamda yenilemeye başladı. Adalet Yürüyüşü, CHP’deki siyaset yolculuğunun dönüm noktası oldu. Kendisine güveni arttı. Ama O’nun asıl önünü açan, AKP iktidarının kötü yönetimiydi. AKP’nin/Erdoğan’ın özellikle Başkanlık Sistemi dönemindeki başarısızlıkları, Kılıçdaroğlu ile Akşener’in yıldızını parlatan bir tür spot oldu.
Kılıçdaroğlu karizmatik bir lider değil; ama mütevazi ve içten kişiliğinin dışavurumu olan “halktan biri” imajı O’nu ayrı bir yere koyuyor…
Son zamanlarda AKP’nin yumuşak karnına yaptığı (TÜİK ziyareti gibi) hamleler eksikliklerinin iyice tali plana itilmesini sağladı.
Denilebilir ki Kılıçdaroğlu, biçimsel bakımdan CHP liderliğinde pek yagırganmıyor artık. Ama, düşünsel formasyonu için aynı şeyi söyleyemeyeceğim:
CHP’nin altıok’la simgelenen radikal profili O’nda yok:
CHP’nin altıok’unun birisi devrimciliktir. Kılıçdaroğlu devrimci değil, evrimci bir politikacı, (Helâlleşme çıkışı bunun tipik bir örneğiydi)..
CHP’nin altıok’undan bir diğeri devletçiliktir.
Kılıçdaroğlu devletçi bir politikacı değil. Devletçiliği, özel sektöre payanda kabül eden bir ekonomi zihniyetine sahip. Bu bana, 1923 İzmir İktisat Kongresine damgasını basan Bayar’ın “özel sektörün yapamadığını devlet yapsın” şeklinde özetlenebilecek utangaç liberalizmini anımsatıyor…
Bu iki ilke, altıok’un öteki ilkelerinin temelidir?
Soru şu.
Peki böyle bir devrimci dönüşümü Kılıçdaroğlu’ndan bekleyebilir miyiz =
Hayır. Ama, en azından, artık görünmez hale gelen bu iki temel ilkenin önünü açacak politikalar üretmesini bekleyebilirz.
Sonuçta Cumhuriyeti kuran siyasal partinin başında oturuyor…
**
Başa dönüyorum…
Milletin Sesi mitinglerinin sürmesi, AKP’nin olası karşı mitingleri ile Türkiye’yi seçim havasına sokacaktır.
Milletin Sesi mitinglerinin taktik hedefi de bu değil mi zaten !
ETİKETLER : Yazdır