FIRINCI SULTASINDA NEOLİBERAL İPUÇLARI…
26 Subat 2021 11:30:13
TV’lerde ve gazetelerde küçük bir haberdi:
İstanbul’lu fırıncılar, ucuz ekmek satan İBB’ni, “haksız rekabet yaratıyor” diye valiliğe şikayet etmişler.
Liberal ekonomi modelinde fiyatların serbest piyasada belirlenmesi temel kuraldır. Ne devlet müdahale edecek, ne de belediyeler…
Liberal iktisatçılarımız da sık sık böyle yazarlar. Belediyelerin “ucuz” mal ve hizmet üretmesine karşı çıkarlar… Belediyeler ile devletin yoksullara gıda paketleri filan dağıtmasına da…
Oysa, fiyatların piyasa tarafından belirlendiği serbest rekabetçi kapitalizm öleli nerdeyse yüz yıl oldu. 20. Yüzyılın başlarından bu yana sermaye tekelleşti; gerek global, gerekse iç piyasalarda tekelci sermayenin borusu ötmeye başladı. Bunun pratikteki görünümü, neoliberal zincirin tüm halkalarında irili-ufaklı mal ve hizmet tekellerin doğması oldu. (Zincir marketlerin bakkalları yutup tekelleşmesi bunun çok bilinen bir örneğidir.) Rekabet her alanda hala var; ama bu, tekeller arasındaki düzenlenmiş bir rekabet.
İstanbul Ekmek üreticileri Derneği de bir tekel. İstanbul’daki ekmek fiyatlarını o belirliyor.
Düzenlenmiş rekabet, fiyat değil, Pazar paylaşımından doğan bir rekabet artık…
İstanbullu fırıncılar neye karşı çıkıyor ?
Hem belediyenin ekmek satmasına ve hem de ucuz satmasına…Bir şey daha var:
İBB, ucuz ekmek satarak fırın tekelinin fahiş zamlarını da engelliyor.
Belediye ucuz ekmek mucizesinin nasıl gerçekleştiriyor peki? Maliyetinin altında ekmek satarak ! Aradaki farkı sübvanse ediyor; belediyenin öteki şirketlerinden kaynak aktarıyor. Bir tür devletçilik yapıyor…
“Haksız rekabet” lafı buradan doğuyor.
İstanbul’daki fırın tekelinin, ucuz ekmeklerin yoksul halka satılması gibi sosyal bir fonksiyonunun bulunması umurlarında değil ! Tekelci vahşi kapitalizm ya da neoliberalizm, mal ve hizmetlerde sosyal fonsiyonu değil, kârı öngörüyor çünkü. Bencilliği ve vahşiliği de buradan kaynaklanıyor.
Sorun, aslında, ekonomiye, devletçi ve özel sektörcü bakış açılarının taban tabana zıt karakterine dayalı bir sorun.
Tekelci neoliberalizm, devletin ve öteki kamu katkılı kuruluşların ekonomiden elini çekmesini istiyor. Mal ve hizmet arzının tekellerin belirleyeceği fiyatlarla yapılmasını öngörüyor.
O kadar ki yoksulara ucuz mal ve hizmet sağlanmasının şiddetle karşısındalar. Hibelerin de !..
Bu modelin güzelim ülkemize iyice oturmasını, Turgut Özal’ın ANAP’ı ve AKP ile gerçekleşti.
Devlete/halka ait ne varsa; sanayi kuruluşu, arazi maden vb. satıp savıldı…
Bu bakış açısı, Korona koşullarında da kendisini dayattı. İktidar, pandeminin yolaçtığı kısıtlamalar yüzünden feci günler yaşayan esnafa, hibe şeklinde önemli bir destek sağlamıyor; onları, kredi musluklarını açarak borçlandırıyor. Çaresizlikten rant üretiyor.
**
CHP’li belediyelerin halka ucuz ekmek satması veya hizmet sağlaması, bu arada hibe yoluyla destek olması, tamam, kapitalizmin kurullarına aykırıdır. Ama devletçi/halkçı bakış açısına uygundur.
CHP, İktidara geldiğinde, kamulaştırmalarla mevcut tekelci yapıyı önemli ölçüde tasfiye edecek bir ekonomi-politika izleyebilecek midir, bilmiyorum.
Ama, izlemelidir. Çünkü karma ekonomi modeli, CHP’nin genlerinde var. CHP’nin olası iktidarının kalıcılığını da bu konuda alacağı radikal kararların bağlı olacaktır.
ETİKETLER : Yazdır