KALEM KILIÇTAN KESKİNDİR !
26 Aralik 2020 00:25:23
Gazeteler ikiye ayrılır:
Haber namusuna sahip olanlar ile olmayanlar…
Haber namusunun öteki adı, objektifliktir; bir objektifin sadakati ile olayları, gelişmeleri, konuşmaları vb. halka taşımaktır.
Objektiflik ise bir başka şeye bağlıdır: Bağımsızlığa ! Bağımsız olmayan bir gazete objektif veya namuslu habercilik yapamaz. 5 N-1 K, objektif haberciliğin teknik formülüdür.
Haber namusuna sahip olmak, "tarafsız“ olmak anlamına gelmez. Tüm gazeteler taraftır.
Taraf kavramı, genelde iktidar ile muhalefet yanlılarını tanımlamak için kullanılır bizde.
Eksiktir, yanlıştır:
Bağımsız gazeteler, muhalefet yanlısı gazeteler anlamına gelmez. Bağımsız gazeteler, muhalefetten değil, doğrulardan taraftır. Gerektiğinde muhalefet partilerini de eleştiren özgür bir tavır alıştır bu.
Bağımsız gazete doğru haber vermekle yetinmez, doğru haberlerden doğru fikirler de çıkartır ve halka taşır.
Bağımsız gazeteci-yazarlığın en genel tanımı; genelde insan hakları ile ülkesinin ve halkının esenliğinden yana olmak, bu doğrultuda mücadele etmek şeklindedir.
Bu da onu, insanlığa, ülkesine ve halkına zarar veren herşeyin; her iktidarın, her çevrenin ve bireyin karşısına diker.
Bu, pratikte, her türlü baskıya ve sömürüye karşı olmak şeklinde tezahür eder. Her namuslu kalemin ideali, savaşların ve sömürünün ortadan kalktığı bir dünyadır.
Bağımsız gazeteler, yazarlar, sanatçılar, aydınlar bunun için savaşır. Bunun, politik saflaşmadaki adı solculuktur.
Solculuk, geniş kapsamı olan bir kavramdır.
Ama, tümünün ortak noktası bağımsızlıktır. Ülkesinin bağımsızlığından yana olmayan, onun için savaşmayan birisinden solcu olmaz.
Atatürk ve onu izleyenler (Kemalistler) bu anlamda solcuydu/solcudur.
Siyasette sağ-sol ayrımı, statükoyu ya da kurulu düzeni korumaya çalışmak ile kurulu düzeni değiştirmek, daha ileri bir hatta taşımak şeklinde ifadesini bulur.
Statükoyu korumanın değişik biçimleri vardır kimisi dinci, kimisi faşist diktatörlük biçiminde karşımıza çıkar. Kimisi, liberal/neoliberal demokratik (!) bir siyasal ve sosyal düzenleme formunda.
Basının/gazeteciliğin namuslu olmayanı bunların hizmetinde olur hep. Çünkü kurulu düzenden nemalanırlar.
Bu antidemokratik siyasal yapılanmalara karşı çıkanlar ise bağımsız gazetecilerdir.
Basında namuslu kalmak, zor zenaattir. Çünkü statükocu egemenler gerçeklerden/doğrulardan hazzetmezler. Karanlıkta iş görürler. Halkın gerçekleri görmesinden hoşlanmazlar…
Halk kitlelerine doğruları/gerçekleri taşıyan basın bu yüzden onların hedefindedir daima.
Statükocuların en korktukları şey, halkın uyanması, gerçekleri görmeye başlamasıdır. Değişimin anahtarı her halükarda halktır çünkü.
**
Cumhur İttifakı, bağımsız basından ve kalemlerden hoşlanmıyor bu yüzden. Kendi açılarından haklılar!
Son zamanlarda başı dik basına ve kalemlere yönelik baskıların yoğunlaşması, gerekte, spontane bir duygu olan korkudan, iktidarı kaybetme korkusundan kaynaklanıyor. Bir tür savunma içgüdüsü bu.
“En iyi savunma saldırıdır” şeklinde de karşımıza çıkabilir….
**
Her gazeteci, her namuslu kalem, bunu kendi düzeyinde duyumsuyor şu sıralar, somut saldırılarla karşılaşıyor…
İftira, şantaj, tehdit vb…
Bizim Yeni Ufuk da bunların dışında değil.
Araştırıyoruz, bunların içinde bir tek düzgün kişi yok. Olsa, zaten tetikçiliğe soyunmaz, şuna buna yalakalık yapmazlar. Haklıdan yana olurlar, delikanlı olurlar…Sırtlarını yasladıkları dağların genelde kağıttan olduğunu görürler…
Şöyle bir genelleme yapacağım:
Basın tekin değildir !
Veeee…
Kalem, kılıçtan keskindir !
Yoksa niye korksunlar ki !..
ETİKETLER : Yazdır