BİR ARAŞTIRMA YAZIM
23 Ekim 2020 18:13:07
60’lı yılların başına dönüyorum. İktisat öğrenimi görüyorum. Planlı kalkınma dönemine girmişiz. DP, iktidara geldiğinde ilkeyi koymuştu: “1955-1956 yılları arasında Türkiye ile ABD arasında imzalanan “tarım anlaşmaları” Türk tarımının gelişmesini önlemiş ve ABD tarım ürünlerine Türkiye’de her yıl genişleyen pazar açmayı amaçlamıştır.”
Oysa, Atatürk’ün Tarım Devrimi, İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi, Halkevleri ve Köy Enstitüleri projeleri ile Türkiye’de modern tarım ve hayvancılık gelişmeye başlamıştır. Çok kısa bir süre önce dışarıdan alınan birçok tarım ürünü Türkiye’de Türk köylüsü tarafından üretilip yurt dışına satıl-maya başlanmıştır. Türkiye, Atatürk’ün “akıllı projeleriyle” şekillenen çağdaş, “ulusal” ve “bağımsız” tarım ve hayvancılık politikaları sonunda çok kısa bir sürede kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelmiştir. Kendi kendine yeten Türkiye, ülkeleri borçlandırıp kendine bağımlı kılan emperyalizmi rahatsız etmiştir.
*
– DP hükümetleri, CHP’nin devletçilik politikasıyla birlikte köy ekonomisini ve ziraat
sahasını önemsiz gördüğünü belirterek nüfusun %80’inin köylerde yaşadığı memleketimizde milli
ekonominin temelinin ziraat olduğunu söylemiştir. Milli ekonominin temeli ziraat olarak
görülünce kalkınmadaki bütün öncelik ziraat sahasına yönlendirilmiştir. Bu öncelikte demokrat
partinin oy aldığı köylü kesime önem vermesinin payı büyük olmuştur.
Ziraatla ilgili olarak alınan bütün bu tedbirlerin başlıca hedefi çiftçilerin üretim gücünün
arttırılarak, satın alma gücünün ve hayat standardının yükseltilmesi olmuştur. Türkiye’de süratle
üretimi arttırma imkânının olduğu alan tarımdır. Nüfusun %80’inden fazlasını oluşturan tarımsal
nüfus GSMH’nın sadece %45’ini elde etmekteydi.10 Tarımsal nüfus en yoksul grup olarak
görülmüş ve hedefler o yönde belirlenmiştir. Ziraatın iktisadi kalkınmanın ana meselesi olarak
görülüp her türlü teknik vasıtalarla donatılması, zirai kredilerin arttırılması ve çiftçiler için uygun
fiyat politikası uygulanması 1954 yılı sonunda zirai ekim sahalarını (1950 yılına göre) yaklaşık
%34 oranında artırmıştır.
1946’da çok partili hayata geçilmesi ve 1950’de DP’nin iktidara gelmesi ile birlikte
Türkiye iktisat politikalarında önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelerden en büyüğü liberal
anlayış ve özel girişimin günümüz iktisat politikalarını dahi etkiyecek düzeyde o dönemde
yerleşmiş olmasıdır. DP dönemindeki liberal anlayış daha sonra gelen bir çok hükümetin yönetim
anlayışında etkili olmuştur. Nitekim günümüzde bir çok siyasi parti hala “Biz Demokrat Parti ve
Demokrat Parti anlayışının devamıyız.” Demektedirler
*
Marinalı tarım ve sulu ziraat ülkemizin kendi kendine yeten 7. Ülkesi oluş ve bugüne gelindiğinde başlıktaki durum ortaya çıkmıştır. İktidarlar giderek, çeşitli nedenlerle tarımı ihmal etmişler; traktör üretim ve satışları azalmış; mazot, gübre diğer,girdilerin yüksek maliyeti; destekleme alımlarının çiftçiyi değil tüccarı zenginleştirmeye uygun hale getirilmesi, zirai birliklerin zayıflatılması, kooperatiflerin üretim ve satıştan çekilmeleri sonucu ve dış alımların destek ve ilgi görmesi gibi nedenlerle tarımın aleyhine işlemiştir. Örneğin; Gazete haberlerinin ekonomi sayfalarında Haziran sonu itibariyle traktör satışlarında geçen yılın aynı ayına göre %8 düştüğü yazıldı.
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış