SÖZCÜ FETÖ’CÜ MÜ ?
15 Ekim 2020 21:55:19
İstinaf mahkemesi, Sözcü gazetesi yönetici ve yazarlarına verilen FETÖ cezalarını onadı. Sırada Yargıtay var. Yargıtay da onaylarsa, 75 yaşındaki Necati Doğru ile 80 yaşındaki Emin Çölaşan ve öteki yöneticiler cezaevine girecek…
Bu köşeyi sürekli izleyenlen bilirler:
Bu satırların yazarı PKK’ya da, FETÖ’ye de dibine kadar karşı birisidir. Bunu defalarca yazdım. Gerekçemi de defalarca açıkladım:
PKK ve FETÖ, BOP bağlamında Türkiye’yi bölmeye çalışan ABD’nin kuklalarıdır. Bu o kadar açık bir gerçektir ki, tevile kapalıdır.
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) Irak, Suriye, Türkiye ve İran’ı bölmeyi öngörüyor. Amaçları, Ortadoğu üçgeninde bir uydu Kürt devleti yaratmak. İsrail gibi hazır kıta bir vurucu güç…
ABD, petrol bağımlısı bir ülke; ürettiğinden çok tüketiyor. Ortadoğu ise petrol cenneti. ABD’nin niyeti açık: Yahudi ve Kürtleri, Ortadoğu’daki çıkarları için kullanmak ! Kullanıyor da...
PKK’ya arka çıkmasının, bir uydu Kürt devleti kurdurmak istemesinin nedeni bu.
ABD, FETÖ’yü de Türkiye’yi bölmek için bir enstrüman olarak kullanmak istedi ve hala kullanıyor. FETÖ’nün onca rezilliğine karşılık ABD’nin Pensilvanya kentindeki malikanesinde hala krallar gibi yaşaması bunu gösteriyor.
ABD, demokrasi maskesi takmış bir terör devletidir. PKK ve FETÖ de, onun çevresinde dönen terör örgütleridir. Bu üçü birbirine yakışıyor…
Türkiye’yi seven, güzelim ülkemizin bölünmesine karşı olan herkesin, PKK ile FETÖ’ye karşı olması gerekir. Öncelikle de ABD’ye !..
Sözcü’yü ilk çıkışından bu yana izleyen birisiyim. Sözcü’de yazan kimi yazarları da, daha önceki gazetelerinden bilirim ayrıca.
Sözcü vatansever bir gazetedir, yazarları da öyledir. Sözcü’yü eğer ille de ideolojik ve siyasal bakımdan etiketlemek gerekirse, logolarının yanındaki Atatürk görseline bakmak yeterlidir. Sözcü yazarlarını FETÖ ile yan yana getirmek olsa olsa bir akıl tutulması olayıdır…
Umuyorum Yargıtay, bu yanlışı/haksızlığı görecektir.
Belki tuhaftır ama, onca çarpıcı aksi örneğe ve son olarak yerel bir mahkemenin Berberoğlu konusundaki anayasa mahkemesinin kararını dinlememesine rağmen, ben hala, yargıya güvenini yitirmeyen bir fantezistimdir.
Türkiye’de hala, dürüst savcıların ve hakimlerin olduğuna inanıyorum.
Üstelik bir istisna olarak değil, genel olarak…
İstisnalar, ötekiler bence.
o o
Hukuk ve yargı konusunda çeşitli paradigmaların yan yana ve iç-içe geçtiği, birbirini alt etmeye uğraştığı bir süreçten geçiyoruz.
Deneylerimle bilirim:
Hukukun karardığı, yargının terazisinin topunun kaçtığı koşullar gerçekte siyasal kriz belirtisidir. Ve kökeninde ekonomik ve sosyal kriz vardır…
Ölçüp biçiyorum elliyedi yıllık meslek deneyimimin kapısı tıklıyorum..
Tek seçenek erken seçime gitmektir bu koşullarda…
Bu terazi bu sıkleti taşımıyor artık !..
ETİKETLER : Yazdır