TTB OLAYI…
19 Eylül 2020 21:09:08
Bekliyordum, ama bu kadarını beklemiyordum doğrusu:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Tabibler Birliği’ni (TTB) pat diye “vatan haini” ilan etti, kapatılmasını istedi.
Peşinden medyatik linç başladı. İktidara yakın medyanın yazdıklarına inanmak lazım gelirse, TTB, “Marksist “Yuvası’dı, HDP ile yakın ilişkileri vardı filan… FETÖ’cülükle suçlayan oldu mu, benim gözüme ilişmedi, ama olasılık dışı değildir.
Düşündüm:
TTB, pandamiye müdahil olup gerçekleri halka açıklamasa, en son sokağa inip salgında yitirdikleri üyeleri için protesto gösterileri yapmasa, yine vatan hainliği ile suçlanacak mıydı ?
Hayır.
Ola ki sessiz kaldığı için sırtı bile sıvazlanacaktı…
İktidar, demokrasiyi yeteri kadar sindirememiş tüm iktidarlar gibi, gerçeklerden hoşlanmıyor; halka gerçeklerin açıklanmasından nefret ediyor. Her alanda doğrular değil, kendi doğruların inanılmasını istiyor. Onları dayatıyor…
TTB’ye nefretin nedeni bu! İktidar, TTB’nin sorumlu, demokratik duyarlığına teşekkür edecek yerde onu kapatmaya çalışıyor!..
Mahalleden’se, ne halt ederse etsin, baştacıdır.
Karşı mahalleden’se, tu kaka…
Bahçeli’nin bu tür çıkışları iktidara da, kendi partisine de zarar veriyor:
TTB, 70 bin üyesi olan 67 yıllık bir demokratik kitle örgütü. Her gün üyeleri aracılığı ile 1 milyon insanla yüzyüze temas halinde ayrıca…
Böylesine yaygın, köklü ve işlevsel bir örgütü karşıya almak siyaseten ne derece doğrudur, bilemiyorum ? Ama ben bunda pek doğruluk payı göremiyorum…
İşin bir de insani ve vicdani yanı var:
Şununla bununla suçlanan ve evleri kapatılmak istenen insanlar, Mart’tan bu yana ölümle burun buruna hastalara şifa dağıtan insanlar ! İçlerinden 40’ını Korona’dan toprağa veren insanlar ! Yüzlercesi şu an hasta yataklarında virüsle ölüm dansı yapan insanlar !..
İnsaf denen bir şey vardır !..
00
Ağustos ayının kamuoyu anketleri, Cumhur İttifakı’nı yüzde 36 seviyesinde gösterdi. Oy kaybediyorlar…
Çünkü tüm halkı kucaklayan bütünleştirici bir çizgi değil, ayrıştırıcı bir çizgi izliyorlar.
Bu tavırları, ekonominin kötüye gitmesinin yolaçtığı yığınsal memnuyetsizliğin katlanarak büyemesine neden oluyor.
Türkiye’nin birliğe ihtiyacı var. İktidar bunu göremiyor. Kendinden olmayana yaşam hakkı tanımıyor. Susturmakla, kapatmakla sorunların çözülemeyeğinin farkında değil…
Ayrıştırıcı üslup ulusal konularda bile gitgide derinleşmeye başladı. Dışişleri Bakanımız, örneğin 12 Ada’lar konusunda Lozan’ı suçlamayı sürdürüyor.
Sayın Dışişleri Bakanı 12 Adaların Lozan’da Yunan ve İtalyanlara verilmediğini bilmez mi ? Biliyor elbette. Adaların Osmanlı döneminde İtalyanlara peşkeş çekildiğinin de farkındadır. Ama, ısrarı sürdürüyor !..
Ayrıştırıcı üslup sımsıkı kenetlenmemiz gereken durumlarda bile öne çıkabiliyor. Dış politikamızda her zaman iç politikadaki ayrıştırıcı tavır gözlenebiliyor.
İktidar bunu aşmak zorunda. Lozan’ı bile iç politikaya alet ederek iki parçaya ayrılmış bir toplum/ülke imajı yaratmaktan kaçınmak zorunda…
İktidar ulusal bütünlüğü hiç değilse dışarıya karşı sağlamak zorunda…
Şu an olan ne? “Değerli yalnızlık”ayağı ile dünya sahnesinde sola yapıyoruz…
ETİKETLER : Yazdır
Üstadım yalnızlığın değerlisi olmaz ama baştan sona haklısınız,Türk'ün Türk'ten başka dostu olmaz bildik çok haklı çıktık,savaş naraları attık,
sulhu unuttuk,yalnızlık ve çöküş kaçınılmaz oldu,Allah çocuklarımızın, torunlarımızın yardımcısı olsun,
- s.
- 1