ALEVİLİK DİN Mİ ?
26 Nisan 2020 22:20:54
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 23 Nisan’da çocuklara dağıttığı oyuncak kolisinin içindeki kitapçık, özellikle de kitapçığın Din ve Vicdan Özgürlüğü bölümünde yeralan bir grafik, tartışmalara neden olacağa benziyor. Nedeni, grafikte Aleviliği simgeleyen bir Alevi Dede’sinin, bir imam, haham ve papazla birlikte gösterilmesi. Buradan kalkılarak İBB’nin kitapçığında Aleviliğin ayrı bir din olarak gösterildiği yorumları yapılıyor, çeşitli eleştiriler getiriliyor. Eleştirenler içinde Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fermani Altun da bulunuyor. Şöyle tepki veriyor Altun:
“ Anadolu İslam’ı yüzde 100 ehlibeyt islamdır. Ayrı gösteremezsiniz. Kesinlikle doğru bulmuyorum. Önce ehlibeyte saygılı olsunlar. “
Başlıktaki soruyu yanıtlamaya girişmeden önce, tartışmanın kilit kavramı olacağa benzeyen Ehlibeyt kavramı üzerinde durmak istiyorum ilkten:
Ehlibeyt kavramı, “ Hz. Muhammet’in ev halkı “ olarak açıklanır.
Peki kimdir onlar ?
İslamda, Ehlibeyt’in kimleri kapsadığı konusunda farklı görüşler vardır. Görüş ayrılıkları ya da kavrama yüklenen farklı anlamlar, Müslümanların özellikle siyasal açıdan bölünmesinin temel etkeni olmuştur.
Kuranda Ehlibeytin kimlerden oluştuğuna ilişkin bilgi yoktur. Sadece Ahzab suresinin 33. Ayetinde şöyle bir sesleniş vardır: “ Ey Ehl-i beyt, Allah sizden kiri gidermeyi ve sizi tertemiz yapmayı irade ediyor. “
Buna göre ehlibeyt, günahsızdır.
Yukarıdaki soruya dönelim tekrar:
Ehlibeyt kimlerden oluşur ?
Bir görüşe göre, Hz. Muhammet’in kabilesi olan tüm Kureyş kabilesini kapsar.
Bir başka görüşe göre, peygamberin ailesi olan Haşimoğullarını…
Bir başka görüşe göre sadece Hz. Muhammet’in eşlerini…
Sünni yoruma göre, Hz. Muhammet’in eşleri ile kızı Hz. Fatma, damadı Hz. Ali ve torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’İ…
Şiiler ise ehbiyet’in Hz. Muhammet, Fatma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluştuğuna inanırlar.
Sünniler ile şiiler, kavrama benzeri bir anlam yüklemekle birlikte, Ehlibeyt’in işlevi konusunda farklı görüşlere sahiptir:
Sünniler, ehlibeyt’i öteki sahabelerden fazla önem vermezken, yani onlara dini bir işlev yüklemezken, şiiler ise dini bir işlev yüklerler. Şiilere göre (ki inançlarının temelini oluşturur), Ehlibeytin ayrıcalıklı bir yeri vardır. Şiilere göre Allah, bütün varlıkları Hz. Muhammet ve ehlibeyt için yaratmıştır. Ehlibeyt, Hz. Muhammet ten sonra, Allahın kendilerine mutlak bir şekilde uymayı buyurduğu emir sahipleridir. Ehlibeyt, hatasızdır. Onları sevmek, iman’dır; onlara yüz çevirmek, küfürdür. Onların emir ve yasakları, Hz. Muhammet’in emir ve yasaklarıdır.
Şiilere göre, Ehlibyet’e uymak, onun yolundan gitmek, Allahın yolundan gitmekle eşanlamlıdır.
Bu iki farklı yorum, İslamın Hz. Muhammet’in ölümünden sonra, çeşitli trajik olaylarla da örülerek, İslamın siyasi ve inanç bakımından ikiye ayrılmasına neden olmuştur.
o o
Şimdi gelelim başlıktaki soruya…
Bir kez, Şiilik ile Anadolu Aleviliği aynı şey değildir:
Hz. Muhammet’in ölümünden (1632) sonra meydana gelen ve çeşitli olaylara neden olan hilafet tartışmalarında Hz. Ali’nin yanında yer alanlara, “ Ali yanlıları “ anlamına gelen Şia-i Ali deniliyordu.
Bu ilk Alevilik ile daha sonra özellikle Anadolu’da gelişen Aleviliğin ilgisi yoktur.
Alevi sözcüğü/kavramı, Ehlibeyt yanlılığı şeklinde kullanıldığı gibi, Hz. Muhammet’in soyundan gelenler için de kullanılmıştır. Hz. Ali ve Hz. Fatma’dan gelen bu soy, genel olarak alevi sözcüğüyle anılırken, Hz. Hüseyin’den gelenlere, “Seyyid “, Hz. Hasan’dan gelenlere de “ Şerif “ denilmiştir.
o o
Şu nokta çok önemli:
Genel olarak “ alevi “ sözcüğü ile anılan Caferiye, İmamiye, Kızılbaşlık, vb. mezhep ve gruplar, Anadolu Aleviliğince islamdışı kabul edilir.
Günümüzde Alevilik, genellikle Türk Aleviliği için kullanılır. Türk Aleviliği, Caferiye’nin temsil ettiği şii mezhebinden temelde farklı bir inanç sistemidir, yahut mezheptir.
Öncelikle, Türkiye Aleviliğinin islam kavramı içinde yeraldığını söylemeliyiz. Anadolu Aleviliği, islam dışı değil, islam içi bir kavramdır. Anadolu Aleviliği, ehlibeyt’ten türemiştir çünkü.
Türk Aleviliğinin ilke ve kurallarını tam anlamıyla tanımlamak mümkün değildir.
Türk Aleviliğinin belli başlı ayrımı, Hak-Muhammet-Ali üçlemesinde en berrak ifadesini bulur.
Bu üçleme, Tanrının yeryüzündeki suretleridir.
Anadolu Aleviliğinin temelleri, göçebe Türkmenlerin Anadolu’ya yerleşmeleriyle atılır. Anadolu Aleviliğinin fikri/ittifakı oluşumunda, Ortaasya dinleri ile tarikatların etkisi vardır. Özellikle de Zerdüştlüğün, Haydariliğin, Bahailiğin, vb.
Anadolu Aleviliğinin ibadet biçimi, sünni islamdan farklıdır.
Ayrıca, çeşitli ritüellerinde Ortaasya kültüründen alıntılar görülür. Şah İsmail, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet gibi ünlü halk ozanları alevidir.
Hacı Bektaş Veli ve ardılları, Alevilikte önemli bir yer tutar. Bektaşi ve alevi inançları aynı kökten gelmekle birlikte, Alevilik soydan geçen bir mezhepken, Bektaşilik, alevi olmayanları da içine alan bir tarikattır.
Türkiye Aleviliğinin İran gibi kimi ortaasya ülkelerinde yaşayan toplulukları da vardır.
Özetle, Türkiye Aleviliğini bir din gibi göstermek yanlıştır.
İBB’nin, semavi dinleri simgeleyen grafikte, bir Alevi Dedesine yer vermesi, sanıyorum, hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm din ve mezheplere saygılı oldukları, onların birliğini savunduklarını vurgulamayı amaçlamaktadır.
Aynı kitapçıkta, demokrasi kavramının sadece sandıktan ibaret olmadığının vurgulanması ise doğrudur. Çünkü, demokrasi, sandığı ya da halk egemenliğini de içine alan bir değerler sistemidir.
ETİKETLER : Yazdır