BİLGİKİRLİLİĞİNİ ÖNLEMENİN YOLU…
21 Mart 2020 23:45:23
Toplumdan iyice izole edilmiş bilgiler, toplumsal kimliğe de sahip olsa, bilgikirliliği yaratmaz.
Kirli, spekülatif bilgisi, az-çok bilinen, tahmin edilen, yahut apaçık gözönünde olduğu halde ısrarla üzeri örtülmek istenen gerçekler üzerinden üretilir genelde.
Korona’da böyle oldu. Korona salgını somut bir olay. Bu somut olayın detaylarının gizlenmesi haliyle bilgikirliğine, spekülasyonlara yolaçtı; özellikle sosyal medyada…
Kirliliği önlemenin yolu, şeffaflıktır. Güzelim ülkemizi yönetenler böyle düşünmüyor ama! Toplumda “infiale yolaçmamak için” Korona olaylarının geliştiği il, ilçe köy ve semtleri, ayrıca Korona’dan ölenlerin kimliklerini gizliyor. Şeffaflığı reddediyor. Bilgikirliliği işte bu antişeffaf tutumdan doğuyor, besleniyor. Toplumdan birşeylerin gizlenmesi, daha başka şeylerin de gizlendiği algısına yolaçıyor. Örneğin açıklanan enfekte olay sayısı ile ölüm sayısına kuşkuyla bakılmasına…
Bu satırların yazıldığı sırada, gerçek Korona olaylarının 145 bin olduğu şeklinde bir rakam dönüyordu şurada burada… Rakamın doğru ve/veya yanlış olduğunu bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz: Baştan beri bu konuda şeffaf davranılsa, bu tür iddialara yol açılmayacaktı.
Gizlilik sadece bilgikirliliği yaratmıyor. Korona ile mücadelenin zaafa uğramasına da yolaçıyor:
Mücadelenin öznesi insan. Yani mücadelede insan unsuru öne çıkıyor. Sokakları, kapalı alanları ilaçlamakla iş bitmiyor. İnsanın da kendisini (bir anlamda) sürekli olarak “ilaçlaması” gerekiyor. Bir başka deyişle virüsle karşılaşacağı açık-kapalı alanlardan ve öteki insanlardan mümkün olduğu kadar uzaklaşması gerekiyor. Bu sosyal kaçışın odak noktası olarak da ev gösteriliyor.
Korona'nın yayıldığı alanların gizlenmesi, sosyal uzaklaşma olayının zaafa uğramasına yol açıyor.
Son dönemde öyle bir algı oluştu ki, Korona olayları sanki sadece mega-kentlere özgü bir olay!
Bakın çevrenize. Sokaktaki insanların bireysel hijyene riayet edenleri, örneğin maske-eldiven kullananları, kalabalıklardan uzak duranları bir avuç !
Bunda, tabii, geleneksel kaderci felsefenin de rolü var. İlgililerin bu konuda da uyarıcı görevlerini geç yerine getirmesi, örneğin Kandil ve Cuma günleri camilerin kapatılmasının önemini geç idrak etmeleri Korona ile mücadelede gedikler açılmasına neden oldu.
Tüm dünya, Korona konusunda şeffaf bir politika izlerken, bizimkilerin hala yasakçı bir kafayla olaya yaklaşmaları, toplumsal rehaveti tetiklediği gibi bilgikirliliğinin de yoğunlaşmasına yolaçıyor.
Her halkın, kendisiyle ilgili her şeyi bilmeye hakkı vardır.Bu hak gaspedilemez!..
ETİKETLER : Yazdır