BASINIMIZ NE DURUMDA ?
03 Aralik 2018 21:55:49
Osmanlı’da ilk Türkçe gazete, avrupadan 231 yıl sonra yayınlandı. İlk gazetemiz, 2.Mahmud’un buyruğu ile yayınlanan Takvim-i Vakayi idi.
Bugünkü Resmi Gazete’nin atası olan bu gazetenin yayın tarihi 11 Kasım 1831’dir. İlk Türkçe özel gazeteyi ise, Churcill isminde bir İngiliz yayınladı. Gazetenin adı Ceride-i Havadis’ti.
Yayın yılı ise 1840’tı. Onu, 21 Ekim 1860 yılında yayınlanan Tercüman-ı Ahval izledi.
Ahval, Türklerin çıkardığı ilk Türkçe gazeteydi.
Peşi geldi…
Basın tarihine bakıyoruz, Meşrutiyetten bu yana gazetelerimiz iki parça. Bir parçası iktidarı destekliyor, öteki muhalefeti… Sınıfsal mevzilenmemizin izdüşümü bu.
Basının en çok yozlaştığı dönem ise, bugünkü dönem !
Niçin ?
Çünkü basına esas işi gazetecilik olmayan büyük yandaş sermaye bu dönemde girdi… Basılı gazetelerin yüzde 90’, şu veya bu şekilde iktidara bağlandı. Bunlar,tek yanlı yayınları yüzünden sürekli olarak tiraj kaybetmeye başladılar. Bir zamanlar 1 milyon satan Hürriyet gazetesi artık (o da doğruysa) 240 bin filan satıyor.
Yandaş basın, resmi ilanlar ve reklamlarla ayakta durmaya çalışıyor. Duramayanlar kapanıyor…Örneğin Habertürk ve Vatan gibi…
Muhalif basının durumu da kötü. İlan ve reklam gelirleri kısıtlı olan kimi muhalif gazeteler, bağış kampanyalarıyla ayakta durmaya çalışıyor… Doğrudan okur desteğiyle ayakta kalan çok az gazete kaldı…
Resmi ilanlar dijital ortama geçsin, yerelde ve genelde, bir-iki istisna sözdışı kağıt gazete kalmaz.
Haftalıklar bir süre daha ayak sürür sonra onlar da kapanır gider…
Basın, zaten epeydir ayak bastığı dijital ortama taşınır…
o o o
Bu grizgahtan sonra sözü başka yere getireceğim:
İstanbul basını iki parça dedim. Büyük çoğunluğu iktidarı destekliyor, birkaç gazete ise “muhalif” pozisyonda. Bunlar, genelde, muhalefetin yayın organı değiller ama ! Sadece muhalifler. Çünkü gerektiğinde anamuhalefet partisi CHP dahil, tüm muhalif partileri eleştiriyorlar… Gazetecilik denilen şey de budur zaten ! Bağımsızlığını yitiren, yandaşlaşan gazete, gazete değildir, parti bültenidir.
o o o
İktidar-muhalefet mevzilenmesi, yerel basında değişik bir karaktere bürünüyor. Yerelde keskin hatlı bir siyasi bölünme yok.
Oysa, kırk yıl önce vardı.1960’lar-70’lerde benim de epeyce çalıştığım Şirin Ereğli, ufaktan ufaktan iktidarı arkalardı; sağa daha yakındı. E.Memleket ise, CHP’nin yayın organı gibiydi…
Şirin Ereğli’nin farklı bir yapısı vardı ama ! Gazete, sağa meyilliydi ama, benim gibi solculara da köşe açıyordu. Demokrattı.Ben o tarihlerde sosyalist bir parti olan Türkiye İşçi Partisi’nin ilçe sekreterliğini yapıyordum. Anlayın işte…
E.Memleket’in Kemal Anadol veTurhan Kayalı ile kalem kavgaları yapardık, ama sağ-sol kavgası değildi bunlar; daha çok solun kendi içindeki kavgalardı….
Şimdi durum öyle değil. Yerel basının neşriyatına ideolojik-politik ayrımlar yön vermiyor. Pragmatizm yön veriyor.
Yerel gazeteler, kim kendilerine “destek” oluyorsa, ona yakın neşriyat yapıyorlar. Destek merkezleri değiştikçe, neşriyatın içeriği de değişiyor. Bir adım geriye çekilip baktığınızda, iktidar-muhalefet cepheleşmesinin yerel basındaki yankısı flulaşıyor, yer yer de bukalemunlaşıyor !...
Belediyeler gibi kamu kurumları ile büyük özel kuruluşların yerel basına sağladıkları “abone” desteği, basının ayakta kalmasında çok etkili oluyor. Ama, öte yandan, yozlaşmaya da çanak tutuyor ! Örneğin, abone desteğini birkaça katlamak için aynı tezgahtan aynı biçim ve içerikte üç-dört gazete birden çıkartıp her biri için abone bedeli alanlara göz yumulması bunun tipik bir örneği !..
Basın mesleğini toptancılığa dönüştüren bu gibi kişiler, bu yolla meslektaşlarının ekmeğini de çalmış oluyorlar ! Çünkü abone desteği sağlayan kurum ve kuruluşların bu iş için ayırdıkları belirli bir fon var. Fondan yararlanan gazete sayısının yapay olarak çoğaltılması, tek tek gazetelere ödenen bedelin de düşmesine yolaçıyor. Kurum ve kuruluşlar bu gibi kimselere karşı uyanık olmalıdır !..
Yerel basın, ilkesiz neşriyatını kişilerde odaklaştırarak aşmaya (!) çalışıyor. Bu şekilde iktidar-muhalefet ayrımcılığının yerini, kişisel cepheleşmeler alıyor…
Şu anki aday adayı arkalamaları, adayların belirlenmesinden sonra yeni bir aşamaya geçecek… Her iki durumda da parti ayrımları tali planda kalacak…
Resmi ilan alan günlük gazetelerin durumu biraz farklı. Eğer gazetenin sahibi aktif siyaset yapıyorsa, o gazete haliyle iktidar-muhalefet cepheleşmesi içinde, patronunun siyasal pozisyonuna göre hafiften taraf oluyor. Bu gibi patron sübvansiyonu ve resmi ilanla beslenen gazetelerin ortak paydası, patronlarının siyasal eğilimi ne olursa olsun, iktidar korkusu !..
Patronları aktif siyaset içinde olmayanların neşriyatını ise, iktidar korkusu baki kalmak koşuluyla, kişisel destekler belirliyor…
Diyeceksiniz ki böyle basın olmaz! Doğru olmaz ! Ama yine de işlevselliğini tümüyle kaybetmiş değil basın ! Çünkü siyasal partilerin ve tek tek siyasetçilerin sarılacakları, seslerini duyuracakları başka organlar yok ! Çürüyen basın, siyaseti; çürüyen siyaset de basını besliyor ! Şu sıralar çürük kokusunun gitgide yoğunlaşması, yaklaşan seçimlerle ilgili !
Yuvarlanıp gidiyoruz işte !..
ETİKETLER : Yazdır