“UZUN MEHMET BELGESELİ”ÜZERİNE…
11 Kasim 2018 23:33:49
Kdz.Ereğli belediyesinin özel bir kuruluşa hazırlattığı “Uzun Mehmet Belgeseli”,taşkömürünün Ereğli’de Uzun Mehmet tarafından bulunuşunun 189.yılına denk gelen 8 Kasım’da yayınlandı.
Belgesel üzerine birkaç söz söylemeden önce ilkten bir şeyin altını çizmek istiyorum:
Ereğli Belediye Başkanı Uysal,kendinden önceki belediye başkanlarının yapmadığı veya yapamadığı birçok şeyin üstesinden geldiği gibi,Ereğli’nin özgün(orijinal) tarihi ve kültürel mirasının köşetaşlarını da kent için birer tanıtım materyali olarak kullanmaya ve kalıcı kılmaya çalışıyor.
Uzun Mehmet Belgeseli bunun son örneği.
Belgesel,bu açıdan hoş bir çabanın ürünü…
Belgeselin,teknik kurgusu da iyi ayrıca,oyuncuları da… Ama, içeriği için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bunu bizim Sina da,belgeselin tanıtımının ertesi günü objektif bir bakış açısıyla Yeni Ufuk’ta dile getirdi.
Belgesel’de, Uzun Mehmet Günü’nün ilkten ne zaman ve kim/kimler tarafından yerel tarihe sokulduğunun yanıtı yok. Yani, belgesel, bir anlamda belgesiz!Dayanağı yok!..
İkincisi, Prof.Dr.Vedat Didari’nin bu konu için yeterli bir referans olmadığı açık! Hoca’nın bilim dalı nedir bilmiyorum ama,en azından Uzun Mehmet olayına vakıf olmadığı, bu konuda araştırma yapmadığı ortada! Bu da bir yana,değerli hocamızın Uzun Mehmet’in yaşamış bir kişi olup olmadığı konusundaki muğlak sözleri belgeselin ipini çekmiş! Çünkü belgeseller,tarihsel bir kişiliği,bir olguyu doğrulumak için yapılır.İpe un sermek için değil !..
Belgesel bu haliyle, Uzun Mehmet redçilerinin, örneğin büyük tarihçi Necdet Sakaoğlu ile takipçilerinin ekmeğine yağ sürüyor…
Uysal’ın iyiniyeti, belgeseli hazırlayanlar tarafından, kötüye kullanılmış demeyeceğim ama, en azından iyi sindirilememiş…
KUYUYA ATILAN TAŞ
Uzun Mehmet redçiliğinin en eğlenceli örneği,”tarihçi” Necdet Sakaoğlu’dur. Sakaoğlu,Tarih ve Toplum dergisinin 1984 yılında yayınlanan 10.sayısında,Uzun Mehmet’in hayali bir kişi olduğunu ileri süren bir yazı yayınlamıştı.
O’na göre,Uzun Mehmet ile kömürün Ereğli’de bulunuş öyküsünü,1932 yılında,Zonguldak Halkevi’nin Tarih Komitesi uydurmuştu.
Sakaoğlu,bu iddiasını Nokta dergisinin 1 Kasım 1989 tarihli sayısında kendisiyle yapılan söyleşide de sürdürüyor ve şöyle diyordu:
“Ne öyle Uzun Mehmet diye birisi var,ne de öyle bir tarih.Dönemin Halkevi Tarih Komitesi uydurmuş bunu…”
Sakaoğlu’nun iddiası zamanla kuyuya atılan taşa dönüştü!Aşağılık komplekslerini ve cehaletlerini her şeye karşı çıkarak tatmin etmeye çalışan ne kadar ukala varsa,Sakaoğlu’nu izledi!..
Oysa,Sakaoğlu’nun iddiası,inanılmaz bir cehalet örneğiydi.Sakaoğlu,Uzun Mehmet’i ve kömürün buluşu öyküsünü Halkevi Tarih Komitesi’nin uydurduğunu söylüyordu.Gerçekte ise uydurma (!) çok daha eski tarihlere sarkıyordu! Ancak,büyük tarihçi Sakaoğlu’nun bundan haberi yoktu! “Milliyetçi-Devletçi”(yani “faşist”) komitenin başının altından çıkmıştı her şey!..
O tarihte,Sakaoğlu’nun yazısını okuduğumda şöyle düşünmüştüm: Bu uyduruk yazı,Tarih ve Toplum gibi ciddi bir dergide nasıl yayınlandı!
İnanılır gibi değildi…
İLK KAYNAK
Uzun Mehmet’in 1829 tarihine kömürü Ereğli’de buluşuna ilişkin ilk haber Batı karşıtı Sabah gazetesinin 26 Kanunuevvel (Aralık) 1903 tarihli sayısında yayınlandı.Haberde, kömürün 1829 yılında (hicri 1245) Ereğli’de Uzun Mehmet tarafından bulunduğu belirtiliyor ve Halkevi Komitesinin 1932’deki yorumuna uygun bir bulunuş öyküsü anlatılıyordu.
Anlaşılan Halkevi Komitesi öyküyü yazarken esas olarak Sabah gazetesinin yazısını kaynak olarak kullanmıştı.Ama,detaylarda farklılık vardı.
Araştırmacılar,zaman içinde,olayı doğrulayan başka kaynaklara da ulaştı;bunlar makale,kitap,söyleşi şekillerinde yayınlandı.Bu çalışmaların en dikkat çeken birisi de,Amerikalı araştırmacı Donald Quataert,anılan makalesinde(Toplumsal Tarih,Temmuz 2005,sayı: 136,çeviri:Pınar Arpaçay)
Babam Ahmet Haim ile benim çalışmalarımı da kaynak olarak kullanıyor ve bazı eleştiriler getiriyordu.
Geçerken söyleyeyim,Ereğlili yazar-araştırmacı Recep Çetin’in 2015’te yayınlanan Uzun Mehmet ismindeki derlemesi,bu konuda yapılmış en dikkate değer çalışmalardan birisidir.
Sonuç şu oldu:
Uzun Mehmet yaşamış bir kişiydi ve kömürün bulunuş öyküsü,detay niteliğindeki farklı yorumlara rağmen,doğruydu…
Sakaoğlu’ların kuyuya attığı taş,bu açıdan bakıldığında,”hayırlara vesile”olmuştu!..
ST.BARBARA YORTUSU
Öykü doğruydu,ama şöyle bir soru da içeriyordu aynı zamanda:
Zonguldak Halkevi,1932 yılında,yani kömürün bulunuşundan 103 yıl sonra,bir bulunuş öyküsü yazmayı niçin gerekli görmüş ve iş edinmişti bunu?
“Zonguldak Havzasında Emperyalizm” (Aydınlık Yayınları,1970) ismindeki kitabım ile onun geliştirilmiş ikinci baskısı olan Zonguldak Havzasındaki İşçi Hareketlerinin Tarihi (Yeraltı Maden-İş Yayınları, Ankara,1977) ismindeki kitaplarımda bu sorunun üzerinde durmuştum.
Uzun Mehmet’in kömürü buluşu öyküsünü derli-toplu hale getiren Halkevi Komitesi’nin konuya/olaya yaklaşımı,tarihçi yaklaşımı olmaktan çok,ideolojik-kültürel bir yaklaşımdı bence.
Açayım:
1930’lu yılların başlarında da, Osmanlı döneminde olduğu gibi kömür madeni,Fransız ve İtalyan sermayeli yabancı şirketlerin elindeydi.Bunlar,Fransız ve İtalyan emperyalizminin Zonguldak’taki temsilcileriydi.
Fransızlar ve İtalyanlar,özellikle Fransızlar havzada kolonileşmişlerdi.Kültürleri,yaşam biçimleri ,mahalleleri,ibadet yerleri,gelenek-görenekleriyle imtiyazlı bir topluluk görünümündeydiler.Askeri işgal bitmişti,ama sermaye ve kültür işgali sürüyordu.O kadar ki,havzada her yıl 14 Aralık’ta,Azize Barbara adına bir de Maden Yortusu kutlanıyordu.Yortuya,onların ocaklarında çalışan Türkler de katılıyorlardı.
(Benim anılan çalışmalarımda St.Barbara’dan St.Barbe şeklinde sözedilmesi talihsiz ber editoryal hataydı)
Bu gerçeğin ışığında bakıldığında, Halkevi’nin,Uzun Mehmet’i ve kömürün bulunuş öyküsünü tarihin karanlıklarından çekip çıkartmalarını milli/antiemperyalist bir tepki olarak düşünmek doğru olacaktır.
Şöyleydi mevzilenme:
St.Barbara Maden Yortusu’na karşı, Uzun Mehmet’i anma ve Kömür Bayramı.
Emperyalist kültür baskısına karşı,anti-emperyalist bir milli tepki…
7.yüzyılda yaşadığına inanılan Azize Barbara,1969’da kilise takviminden çıkartıldı,çünkü gerçek değildi.
Uzun Mehmet’se hala yaşıyor,çünkü gerçek…
00
Dönelim “belgesele”e…
Belediye Başkanı Uysal bu “belgesel”i derhal gömmeli!”Belgesel”,Prof.Didari’nin ağzından,Sakaoğlu’ların redçiliğine hizmet ediyor çünkü !..
Kısaca,belgesel değil!..
ETİKETLER : Yazdır