İBRAHİM GÜÇLÜ CAMBAZHANESİ…
05 Temmuz 2018 12:26:27
Zonguldak…1940’lı yılların sonları…
Sık sık gelen çadır tiyatroları ile cambazhaneler,Çaydamar’ın oralardaki boş bir arsada gösteri yaparlardı…
Çadır tiyatroları bizim kuşağın favorisi değildi;oralar daha çok bekar abilerin ilgisini çekerdi…Çadır tiyatrosu demek,dansöz demekti çocuk beynimizde.
Oysa çok sonraları,çadır tiyatrolarının tuluat geleneğinin komediyle harmanlanmış çok önemli sanat yuvaları olduğunu öğrenecktim.Eğer bugün onparalık tiyatro kültürümüz varsa,bunu daha çok çadır tiyatrolarına ve oralarda sanatlarını “icra eden” emekçi sanatçılara borçluyuzdur…
Özellikle Anadolu’da!Babam Ahmet Naim’in “Tuluatçılar”adındaki öyküsünü neden sonra okuduğumda bunu bir kez daha anlamıştım…
Kumpanyanın dansözleri filan gişe çiçekleriydi…
Biz,9-10 yaşların hergeleleri,”ölüm motosikletleri” ile cambazhanelerin müdavimleriydik…
Dikine oturtulmuş ve üstü açık dev bir ahşap fıçı düşünün.”Ölüm motosikletleri” o fıçının içinde yerden 4/5 metre kadar yüksekte dönerlerdi.İlkten yatay dönülür, bir düdük sesi ile akrobat, bu kez dibe dalıp dikine yükselerek çok tehlikeli bir gösteriye girişirdi. İzleyiciler gösteriyi fıçının üstündeki bir iskeleden izlerlerdi.Motor,dikine yükselişte dışarı fırlamasın diye,biraz da izleyenlerin cangüvenliği düşünülerek herhalde,fıçıyı çepeçevre demir bir bariyer sarardı…
Susturucusu çıkarılmış motorun kulakları yırtan sesi ile gösterinin özellikle dikine yükselinen bölümünde korkudan titrerdik.Çizmeli,beyaz gömlekli ve kasksız afilli akrobat bizim kahramanımızdı.
Motor gösterisi çok kısa sürdüğü için asıl favorimiz cambazhanelerdi…Özellikle de İbrahim Güçlü Cambazhanesi…Bazen de “dans eden horozlar”ın çadırına girerdik…
İbrahim Güclü, otuzlu yaşlarda bir adamdı.İlk bakışta kaslı vücudu ile siyah parlak saçları dikkati çekerdi…O kumpanyanın hemen her şeyiydi: Sahibi, baş yıldızı,müzisyeni,tel cambazı,dansçısı ve çadırın kurulup sökülmesinin emekçisi…Cambazhanenin Tek Adam’ydı.Her şey kısaca onun çevresinde varoluyordu…
Sanıyorum bir alile kuruluşuydu cambazhane…
Büyükbaba,yerden birkaç metre yüksekte kurulmuş gevşek tele sırtüstü yatar,klarnet çalardı…İbrahim Güçlü’nün eşi,erotikimsi pullu giysisiyle eşine çeşitli gösterilerde partnerlik yapardı.
Örneğin Güçlü’nün kendisini tek elle kaldırdığı gösteride…Cambazhanenin çığırtkanı İbişin çatlak sesi bu arada yükselirdi:
70 kiloooo!..
Bu gösteri,Güçlü’nün gücünü kanıtlayan bir detaydı…
Cambazhanenin cazbantı bir bateri, klarnet ve trompetten ibaretti.
Eşini tek elle kaldıran Güçlü,seyircilerin alkışını aldıktan sonra trompetini eline alır,hem çalar ve hem de söylerdi:
Oy dingala dingala/Kömür koydum mangala/Davulcu zurnacı dostum var/Çalkala İbo çalkala…
“İbo” şarkının bu nakaratında çalkalardı…
Derken kısa bir ara verilir,bu kez Güçlü,yatay konulmuş metal bir silindirin üzerinde akrobası hareketlerine girişirdi.Silindirin üzerindeki tahtada denge hareketleri yapar,bu arada üç lobutu havaya atıp tutarak çevirirdi…
Gösterinin en önemli bölümü ise finaldeydi…
Güçlü,beyaz atleti ve taytı ile yerden 7-8 metre yükseğe kurulmuş tele çıkardı.İlk gösterisini uzun bir denge sırığıyla yapar bateri ve klarnetin eşliğinde dans ederdi…
Daha sonra,ise nefeslerin tutulduğu,kimilerinin korkudan/heyecandan bakamadıkları gösteriye gelirdi sıra…Güçlü,bu kez sırığı atar ve dengesini iki yana açtığı kollarıyla sağlayarak tel üzerinde çeşitli akrobasi gösterilerine girişirdi.Kimi zaman,dengesini yitirir veya seyircileri heyecanlandırmak için öyle yapar,tam düşecekken tele elleriyle sarılır ve çevik bir hareketle yeniden ipin üzerine çıkardı…Bir anda yükselen alkışları temanna ederek karşılardı…
İbrahim Güçlü cambazhanesi böyle bir yerdi işte…
Birkaç yıl geçti,İbrahim Güçlü cambazhanesi Zonguldak’a gelmez oldu…Şuna buna sorarken,üzücü haberi çingene Şaban’dan almıştık.Güçlü,sırıksız tel gösterisi sırasında düşüp sakat kalmıştı.Bir başka cambazhanede biletçilik yapıyordu artık…
Not:bu yazı,politik göndermelere kapalı bir yazıdır, küçük bir çocukluk anısıdır…
ETİKETLER : Yazdır