EMPERYALİST KÜLTÜRÜN KUCAĞINDA…
31 Mayis 2017 10:49:50
Derdimi daha iyi anlatmak için GEZİ’den gireceğim…
GEZİ, kendiliğinden gelme bir eylemdi.
Kendiliğinden gelme eylemleri çoğu ekonomik temelli olur. GEZİ, öyle değildi. Bireysel ve toplumsal yaşamın belirli bir siyasal odak (iktidar) tarafından düzenlenmesine karşı çıkan liberal bir tepkiydi.
Tüm kendiliğinden gelme eylemler gibi, GEZİ’nin de önderi, programı ve somut hedefleri yoktu.
Bu yüzden hareket kolay provoke edildi ve ezildi.
GEZİ’nin sosyal ve politik içeriğinde küçükburjuvazi ile onun bir kesiminin sınır tanımayan bireysel özgürlükçülüğü ağır basıyordu. Sınıfsal ve ona dayalı ideolojik farklılıklar flulaşmış, onun yerini sınırsız bireysel özgürlük ütopyası almıştı.
Sokakta erotik öpüşme özgürlüğü dahil, bireyler üzerindeki tüm kısıtlamalar; müdahaleler kaldırılmalıydı. Dini simgeler de buna dahildi.
İktidar bunu göremedi.
Müdahaleler iktidardan geldiği için, GEZİ, iktidara karşı bir “toplu kalkışma” olarak tarihe geçti.
Pratikte öyleydi; ama, eylemin hem toplumsal bir derinliği yoktu ve hem de, kendi içinde, emperyalist kültürün yoz örneklerini taşıyordu.
Sokakta öpüşme özgürlüğü istemi gibi….
Sınırsız bireysel özgürlük sloganı, sonuçta, cumhuriyet devriminin üstyapı inkılaplarıyla da çelişiyordu. Örneğin kılık-kıyafet inkılabıyla…
Buna karşın, GEZİ, Kemalist-sol ile genelde tüm sol tarafından itibar gördü. Çünkü, iktidar karşıtı bir mevzilenmesi vardı.
o o o
Oysa, toplumsal ve bireysel yaşama müdahale edilmeyen düzen yoktur yeryüzünde. İktidara gelen her sosyal sınıf, kendi ideolojik formasyonuna ya da biçimlenmesine göre, bireysel ve toplumsal yaşama şu veya bu yönde ve ölçüde müdahale eder.
Osmanlı’da da ediliyordu, cumhuriyette de…
Zaten devrimlerle karşıdevrimlerin görselleştiği en önemli, en göze batan farklılık, bireysel ve toplumsal yaşama olan müdahalelerdir.
Bugüne gelirsek…
Kimileri, Atatürkçülüğü, örneğin türbana, çarşafa vb. dinsel simgelere karşı çıkmakla sınırlıyor.
Dahası, emperyalist kültürün cinselliği öne iten yozlaşmış örneklerine sahip çıkmayı Atatürkçülük filan sanıyor.
Değildir.
Atatürkçülük, bir ulusal-demokratik değerler sistemidir. Atatürkçü kılık-kıyafet inkilabı , kadını bir cinsel obje olarak sunan emperyalist teşhircilik ile kadını bir cinsel objeye indirgeyen tesettürü dışarıda bırakır.
Mini şort, türban ile çarşafın anti-tezi veya alternatifi değildir. Bunlar iki gerici kültürün simgeleridir.
Villada oturup emekçi edebiyatı yapanlardan nasıl ki solcu filan olmazsa, sokaklarda mini şort giyip türbana karşı çıkanlardan da Atatürkçü filan olmaz. Olsa olsa, cinsel obje olmayı gönüllü olarak sineye çekenlerin, cinsel objeye indirgenmeyi sineye çekenlere yönelik post-modern bir çağrı olur bu.. “Benim gibi ol” çağrısı !..
Atatürkçülük/Solculuk, her alanda Türkiye’nin bağımsızlığını savunmak ve iç-gericilikle her alanda mücadele etmekle olur.
Emperyalist kültürün kucağında, gerici kültürle mücadele edilemez ! Çünkü bu ikisi aynı tavanın balığıdır.
SÖZCÜ
Sayıları çok azalan muhalif gazeteler, demokrasi bozkırımızdaki son çiçeklerdir.
Sözcü, onlardan birisi…
Sözcü’ye yapılan FETÖ operasyonu için şunu söyleyeceğim:
VATAN HAİNİ FETÖ ne kadar Atatürkçü ise, VATANSEVER Sözcü de o kadar FETÖ’cüdür !..
Bu işin içinde bir iş var !..
ETİKETLER : Yazdır