RANT CAMBAZLIKLARINDAN İNSAN ODAKLI HİZMETLERE…
18 Mayis 2017 22:56:53
Rant’tan girelim…
Rantı, eni-konu basitleştirmeyi göze alırsak, şöyle tanımlayabiliriz:
Bir taşınmazdan (toprak, ev, dükkan, vb.) elde edilen kira geliri…
Yaşamlarını kira geliriyle sürdürenlere de rantiye deniliyor.
Rantiyeler bir sosyalsınıf değil, sosyal kategori… Rantiyelerin sosyal yaşam içinde üretken bir kimlikleri yok. Çok çok, mal ve hizmet üretimine zemin hazırlamak gibi edilgen bir kimlikleri/konumları var.
Rantiyelik sadece bireysel bir sosyal kimlik değil; kurumlar da rantiye kimliği taşıyabiliyor.
Örneğin rantiye kimliği taşıyan belediyeler bile var.
Şöyle:
Bir belediye, zorunlu haller sözdışı, kendi verebileceği hizmetlerde aracı kullanıyorsa, yani örneğin sosyal tesis inşa edip bunları kira karşılığı işletmecilere veriyor ve bu yöntem belediyenin temel hizmet felsefesi haline gelmişse, o belediyeye rantiye belediye deniliyor.
Bu bakış açısından Ereğli belediyesini ele alalım…
Geçen dönemki CHP’li belediye yönetimi böyle bir yol izliyordu.
Geçmişten inkikal eden veya kendi inşaa ettiği sosyal tesisleri kiraya veriyordu. Diğer hizmetlerin üretiminde de hizmetin türüne ve çapına göre aracı kullanılıyordu. Asfalt, beton vb. alımları gibi…
Belediyeden bir sosyal tesis kiralayan işletmeci, doğal olarak, en düşük maliyetle en yüksek karı elde etme yolunu tutuyordu. Kapitalizmin rasyonali de bunu emrediyordu zaten… Bu da, ucuz işçilik ve yüksek fiyat politikası şeklinde somutlaşıyordu. Çoğu durumda belediyenin hizmete dönüşme potansiyeli taşıyan geliri, işletmenin karının çok altında kalıyor; bunun bedelini de, o tesiste çalışan işçiler ile dolaylı şekilde halk ödüyordu.
Özetle; halkın parasıyla inşaa edilen sosyal tesisler (yüksek fiyat politikası yüzünden) halkı soymanın bir aracına dönüşüyordu…
Komisyon-ihale dümenleriyle tesislerin eşe-dosta kiralanması halinde ise, halkın sırtına binen yük daha da ağırlaşıyordu… Çünkü tesisler düşük bedelle kiralanıyor, öte yandan işletmecilerin yüksek fiyat politikasına göz yumuluyordu…
Buna örnekler verebilirim. Ama, sorunu kişiselleştirmek istemiyorum.
Çünkü bu yazı, kişisel değil, bir zihniyet, bir yöntem eleştirisi…
o o o
İlginçtir, “halkçı” bilinen veya o iddiadaki CHP’li eski belediye yönetimi, halkın sosyal tesislerden pahalı yararlanmasına yol açan rantiye kimliğiyle karşımıza çıkarken, özel sektörcü bilinen AKP’li belediye yönetimi, sosyal tesislerini kendi işleterek halka sadece ucuz değil, kalite düzeyi yüksek hizmet de sunuyor…
Denilebilir ki Ereğli belediyesi,geçen döneme kıyasla daha halkçı bir kimlik sergiliyor. Ranta odaklı değil, insan odaklı bir hizmet politikası izliyor…
o o o
Bunun son örneği, sahil bantının kuzey ucundaki sosyal tesis…
Salı günü eşimle oraya gittik. Burada eskiden, belediye başkanının kardeşinin işlettiği belediyeye ait bir sosyal tesis vardı… O tesis yeniden yapılırcasına yenilenmiş; halkın daha geniş çapta yararlanacağı açık ve yarı-açık alanlar oluşturulmuş; kapalı alan yeniden düzenlenip dekore edilmiş, mobilyalar değiştirilmiş, özetle çok hoş bir tesise dönüşmüş burası…
Sadece bu kadar değil…
Biz önceki dönem burada bir bardak çayı, 2,5 liraya içerdik.
Çay şimdi 1 lira ! Öteki yiyecek ve içeceklerde de fiyatlar makul.
Bu, küçük bir örnek belki; ama, bir zihniyet göstergesi olarak son derece önemli bir örnek.
Vatandaş, 2,5 liraya içtiği bir bardak çayı şimdi 1 liraya ve çok daha hoş bir atmosferde içebiliyorsa, belediyecilik budur derim ben !
Belediyecilik, halkın parasıyla inşaa edilen sosyal tesislerde halkı soydurmak değildir:
Belediyecilik, halkın parasını, halka ucuz ve kaliteli hizmet sağlayarak geri ödeme sanatıdır !..
Devamını diliyorum.
ABD BU İŞTE !
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye hangi taleplerle gideceği biliniyordu. En önemli başlıklar, FETÖ’nün iadesi ile PKK’nın Suriye’deki uzantıları olan PYD/YPG’ye ağır silahlar verilmesiydi…
Türkiye’nin talepleri haklı ve doğru taleplerdi.
Ama, anlaşılan, Trump bunları kulak arkası etti ! FETÖ’nün iadesi konusuna hiç değinilmezken, tam tersi, büyük bir pişkinlikle Türkiye’de tutuklu bulunan FETÖ’cü bir papazın iadesini istedi ! PYD/YPG konusundaki Türkiye’nin haklı istekleri, deyim yerinde ise, geçiştirildi…
20 dakika gibi çok kısa süren görüşmede, anlaşıldığı kadarıyla, Trump, Erdoğan’ın isteklerini dinledi, ama bunları müzakere etmedi. Trump’un Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına 20 dakika zaman ayırması ise, megalomanik bir densizlikti. Küstahlıktı.
Ziyaretin özeti şöyle:
Başa sardık !
Artık net şekilde ortaya çıktı ki, ABD’nin Türkiye dostluğu, doğrudan ABD’nin çıkarlarına dayalı tek yanlı yapay bir dostluk !
Böyle düzmece bir dostluğu sürdürmeye çalışmanın ne anlamı var ?
ABD’nin ve Almanya’nın İncirlik’e alternatif aradıkları, şeklindeki haberler bile, Batı ile ilişkilerin pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteriyor.
İncirlik’ten çıkacaklarmış ! Cehenneme kadar yolları var !
Defolup gitsinler ! Emperyalist hegomanyanın somut bir örneği olan bu üs tümüyle kapatılsın !..
Emperyalistlere karşı bağımsızlık bayrağını, bugün kutlayacağımız 19 Mayıs’ta kaldırmak ne güzel olurdu ama !..
Düş bu ya…
ETİKETLER : Yazdır