SİYASETİN ÖNCELİĞİ…
16 Subat 2020 13:14:00
Aydın olmanın önkoşulu siyaset üretimine katılmaktır.
Bu yaklaşım, belirli bir kent-bölge için de geçerlidir, Türkiye geneli için de.
Bir biliminsanı, eğer şu veya bu biçimde siyaset üretimine katılmıyorsa, o aydın değildir; biliminsanıdır.
Belki ironiktir ama, bizde siyaset üretimine katılmayan “siyasetçiler” bile vardır!
Örneğin, sabahtan akşama kadar parti lokallerinde oturup gevezelik yapan “siyasetçiler,” aydın değildir; çünkü siyaset üretimine katılmıyorlardır.
Dahası var:
Bizde, siyaset üretimine birey olarak katılmayan milletvekilleri bile vardır.
TBMM’nde parmağını indirip kaldırır, grup toplantılarında liderini alkışlar. O kadardır siyasal işlevi! Aydın olmayan milletvekillerimizin sayısı bir haylidir.
00
Zonguldak genelinde ve çevremizde siyaset üretimine katılmayan çok sayıda “siyasetçi” var…
Ama ne iyi ki Zonguldak milletvekilleri, özellikle muhalif milletvekilleri kendi ideolojik formasyonları doğrultusunda siyaset üretimine katılıyorlar. Onlar, aydın siyasetçi!
Şu var ki aydın olmanın koşulu sadece siyaset üretimiyle sınırlı değildir. Nüansları da vardır işin Eleştiri-özeleştiri kültürüne sahip olmak gibi!..
Geçen günlerde CHP’li Zonguldak milletvekillerini eleştirdim. Özeti halk kitleleriyle bağlarını kopardıkları şeklindeydi.
Ünal Demirtaş kardeşimiz tepki gösterdi. Tepkisi, bir fotoğraf biçimindeydi. Fotoğrafta Demirtaş, birkaç kişiyle bir masada sohbet ederken görülüyordu. Fotoğrafın lejandında ise şunlar yazılıydı:
“An itibariyle Ereğli’de halkla iç-içe…”
Bakın! Halkla kahvehanelerde sohbet etmek, halkla iç-içe olunduğu anlamına gelmez. Halkla iç-içe olmak, halkın sorunlarıyla iç-içe olmak anlamına gelir.
Ereğli’nin ve tıpkı Zonguldak ve Türkiye gibi çeşitli sorunları var. Siz elbette Türkiye’nin de milletvekilisiniz; ama, öncelikle size oy veren ilin/ilçelerin milletvekilisiniz!
Bu da halkın sorunlarını yerine saptamak, gerekiyorsa basın kanalıyla tepki göstermek, iktidarı uyarmak, ilçe örgütüyle bunun için işbirliği yapmak, yerel yönetimle birlikte projeler üretmeyi gerektirir.
Bunlar sizde yok.
Olmadığı için, ahali sizin isminizi unuttu kardeşim, isminizi! Bir anket yapılsa halkın hiç değilse yarısı adınızı anımsar mı, kuşkuluyum.
Özeleştiri yapmanız gerekiyor!..
00
Yazıyı noktalamaya hazırlanırken, önüme bir bilgisayar çıktısı sürdü Zehra…Çıktı, CHP Ereğli Kadın Kolları yönetiminin yazılı mesajıydı…
Birlikte okuyalım:
“Toplumsal yaşamımız içinde aynı topraklar üzerinde beraber yaşamak zorunda olduğumuz canlılar, bu doğanın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Sokak hayvanları olarak tabir ettiğimiz; ama bu doğanın gerçek sahipleri olan bütün varlıkları korumak, onları doyurmak ve mümkünse sahiplenmek temel görevlerimiz arasındadır.
Hayat bu kadar güzelse insanlar kadar diğer varlıklarla güzel.
sahip olduğumuz tüm güzellikleri korumaya kararlıyız.”
Düşündüm:
Bu duygu yüklü, zarif, buram buram insancıllık kokan mesaja kim saygı duymaz ki !
Ancak…
Siyaset öncelikle insanlar için insanlarla birlikte yapılır; sokakta yaşayan kedi-köpekler için değil! Çevrenin korunması için mücadele etmek elbette siyasetçilerin de işidir. Ama, öncelikli olan insandır toplumdur.
Şimdi soruyorum:
CHP Kadın Kolları Yönetimi şimdiye kadar Ereğli’de yaşayan kadınlar için ne yaptı? İşsiz, yoksul, erkek şiddetine maruz kalan kadınların sorunlarına sahip çıktı mı? Bir rapor mu hazırladı bu konuda, ziyaretler mi yaptı? Ne yaptı?..
Ereğli’de bir Kadın Sığınma Evi bile yokken, bunları bir yana koyup sokaklarda ki kedi-köpekleri öne iterseniz,bu olmaz; yahut, “Dostlar alışverişte görsün” olur!..
Sokak hayvanların barınma/beslenme sorunlarıyla ilgili STK’lar vardır. Belediye vardır. Hayvansever toplulukları vardır. Bu sizin öncelikli göreviniz değil!
Kadın Örgütü, öncelikle Kadına sahip çıkar.
Bilmem anlatabiliyor muyum?..
00
Aydın olmanın önkoşulu siyaset üretimine katılmaktır dedik…
Şunu da ekledik:
Her “siyasetçi” aydın değildir.
Aydın olmanın önkoşulu, öncelikle toplum için siyaset üretmektir. Sokak köpekleri için değil!..
Sokak kedi-köpeklerini “doğanın (kentte yaşadıkları için kentin) gerçek sahibi”ilan eden zihniyete sorarlar:
Biz insanlar kenardan mı gidelim?..
ETİKETLER : Yazdır