
HANGİ DEMOKRASİ ?
26 Nisan 2025 00:24:38
Toplumsal sistemlerine kapitalizmin egemen olduğu gerikalmış ülkelerde modelin işleyişi genelde üretime değil, tüketime dayalı olur. Model, doğası gereği sürekli üretim açığı verir, açık ithalatla karşılanır. Bu yüzden ülke gitgide yoksullaşır, borçlanır gelişmiş ülkelerin kölesi haline gelir.
Bu durumdan kurtulmak için model değiştirmek, tüketimden üretime geçmek gerekir. O da ya engellerin ya da üretim modeline yatkın iktidarlar işbaşına da gelse, değişimin getireceği sıkıntıları halka anlatamadığı için ilk seçimde iktidarını kaybeder. Ülke, bu kısırdöngünün yarattığı ekonomik, sosyal ve siyasal girdapların insafına terkedilir...
**
Sadece son 23 yıldır ya da AKP iktidarı döneminde değil, karşıdevrimin işbaşı yaptığı 1940’lı yılların sonlarından bu yana aynı kısırdöngüyü yaşıyoruz:
Dışardan dayatılan ve içinde taraftar bulan model, ülkeyi gitgide yeni borç bataktlarına sürüklüyor, ekonomik ve dolayısıyla siyasi bağımsızlığımız sürekli zedeleniyor, halkımız yoksullaşıyor. İçerde her anlamda adalet kavramı, soyut bir kavrama dönüşüyor...
Soru şu:
Bu yapı aynı sistem içerde kalarak değiştirilebilir mi ? Tüketim ekonomisi modelinden üretim ekonomisi modeline geçilebilir mi ?
Bunu başaran ülkeler var, ama bir genelleme yapmak gerekirse çok uzun bir süreç sonunda...
Çünkü model değişimi için halkın çok büyük fedakârlıklar yapması gerekiyor:
Kemerler (devlet dahil) dibine kadar sıkılacak, birikimler başta teknolojik yatırımlar olmak üzere üretken sektöre kanalize edilecek ve başarı gelinceye kadar modelde ısrar edilecek...
Tüketim ekonomisi modelinden böyle bir modele geçilmesinin önündeki en önemli engel, belki ironiiktir, ama, demokrasi olarak karşımıza çıkar:
Zaten yoksul olan halk kitleleri yeni bir modele geçilmesinin ağır faturasını ödemek istemez, ayağa kalkar, ortaya sandık kurulmasını ister, sonuçta iktidarı değiştirir...
Şu var ki gelen iktidar da aynı sorunsalla karşılaşır. Başlarda adalet kavramını her anlamda sosyalleştirecek adımlar atmaya çalışır, ancak elde yeterli birikim olmadığı için bu iyiniyetli çabalar giderek işe yaramaz hale gelir ve başa sarılır...
Ülkemizdeki geçen yerel seçimini düşünün. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde çığ gibi karşılarına dikilecek halk taleplerini göğüslemek için kapitalizmin metropollerinde para aramadı mı ?..
AKP’nin bugün uygulamaya çalıştığı sıkıpara politikası model değişimini hedeflemiyor. İçinde yuvarlanılan ekonomik/mali darboğazı hafifletmeyi amaçlıyor. Ancak egemenler ve devlet bu ekonomi-politikaya omuz vermedikleri için krizin aşılması mümkün olmuyor...
CHP’nin bugün iktidar alternatifi haline gelmesinin nedeni bu.
Peki CHP iktidara gelirse bir model değişimi için kolları sıvayabilecek mi ? Bunun zorluklarını göğüsleyecek cesareti gösterebilecek mi, ayrıca gerekli zamanı bulabilecek mi ?
Peşinen bir şey söylenemez elbette. Ama toplumsal sistemin kuralları içinde radikal dönüşümlerin olamayacağı söylenebilir.
Şöyle bağlayacağım:
Demokrasi kavramı içeriksel bakımdan da halklaşmadan bizim gibi ülkelerde kalıcı ekonomik başarılar sağlamak çok zordur..Ama bu elbette dönenmemesi gerektiği anlamına gelmiyor...
ETİKETLER : Yazdır