
BİR BAHAR DALINDAN...
25 Nisan 2025 00:21:08
Zehra, minnacık bir bahar dalı getirdi bana; minik yeşil yaprakları ve sarı çiçekleri olan bir bahar dalı...
Bizim buralarda baharlar pek yaşanmaz . İlkbaharlar serin ve çoğu kez sisli-yağmurlu geçer. İlkbahardan yaza geçiş sürecindeki, hani şairlerin tasvirlerinden bildiğimiz o ılık bahar akşamları bize yabancıdır. Mayıs serinliklerinden pat diye yaza gireriz...
Doğa da bunu bildiği için geçiş sürecini kısa tutar; Mart-Mayıs sürecinde bahar dallarıyla çok fazla karşılaşmayız.
Çiçekler doğanın habercileridir. Ölüm-yaşam döngüsünün, o görkemli döngünün yeşil doğadaki ilk çığlıklarıdır. Çiçek meyve ve sonra tohum olur; tohum yeşile döner sonra...Bu görkemli döngünün çiçek formunda bir çığlıkla başlaması insan yaşamında ki döngüyü hatırlatır bana.
Bebekleri ve küçük çocukları çiçeğe benzetirim ben. Kız ve erken bebeklerin doğumdan hemen sonraki ilk çığlıkları çiçek metaforu yaratır bende...
Biz Çıladır ailesinin, Zehra’nın bana getirdiği bahar dalını anımsatan bir çiçeğimiz var: Üç yaşını yeni bitiren torunum Defne! Daha önce de yazdım sanırım. Defne’nin adını ben koydum. Sadece en çok sevdiğim ağaç olduğu için değil, ölümsüzlüğü simgelediği için aynı zamanda. Hangi aile bebeklerinin sonsuza kadar yaşamasını istemez ki !..
Defne, antik Yunan uygarlığında yaşamın sonsuzluğunu ve zaferi simgeliyordu. Kral ve Kraliçeler defne yapraklarından esinlenerek yapılan altın taçlar takıyorlardı. Zafer kazanan. Gladyatörlerin, araba, yarışçılarının başlarına gerçek defne yapraklarından yapılmış taçlar takılıyordu...Bir insanın defne gibi yaşamını sürdürmesi olası değildi; ama, ölümden sonra da isminin yaşaması olasıydı.
Bizim Defne’miz dünya tatlısı bir kız. Sadece Sina-Büşra çiftinin tek çocuğu değil, bizim çekirdek ailemizin de tek çocuğu...Tek olmak yalnızlık gibi görülür genelde, hayır, özgürlüktür!
Defne de özgür bir çocuk. Çok hareketli, çok zeki ve bu yaşlardaki çocuklarda görülmeyen bir özelliği var: düşünme ve sonuç çıkartma yeteneği...
Defne yeni kreşe başladı. Şu sıralar ailenin tek çocuğu olmanın onda yarattığı ayrıcalıkların kolektivize olduğu bir aşamada.
Ünanizm diye bir terim vardır. Birlikte yaşama sanatı şeklinde çevrilebilir. Defne şimdi başkalarıyla birlikte yaşamayı öğrenme sürecinde...Aile ortamından kreşe, daha sonra birkaç aşamalı bir okul sürecine geçiş, gelecekte nasıl bir insan olacağını şekillendirecek etmenlerden birisi, belki de en önemlisi olacak...
Örneğin bizim Defne’miz, üç yaşında kreşle başladığı eğitimini ancak 20’li yaşların ortalarında bitirebilecek. Bu şekilde gençlik yıllarının yarıdan çoğu okul sıralarında geçecek...
(Buna itirazım var. Ama bu yazı itirazımı kapsamayacak...)
2040-50’linin Türkiye’si nasıl bir Türkiye olacak acaba ?
Bizim Defne’miz nasıl bir Türkiye’de yaşayacak? Ortaçağ karanlığına biraz daha çakılmış bir Türkiye’de mi, yoksa özgürlük çiçeklerinin sere-serpe boyverdiği çağdaş bir Türkiye’de mi ?
Yarın nasıl bir Türkiye’de yaşayacaklarına günümüzün gençleri karar verecek. Onların yaktığı meşaleyi Defne’lerimiz geleceğe taşıyacak...
Umudumuz onlar...Bugünün, yarının ve geleceğin Defne’leri, Kemal’leri, Ayşe’leri, Memet’leri...
ETİKETLER : Yazdır