ŞİMŞEK’İN YAPACAĞI BİR ŞEY YOK !
07 Agustos 2024 00:04:43
Kapitalizm, beyaz köpekbalığına benzer. Beyaz köpekbalıkları kesintisiz yüzmeyi ve beslenmeyi bırakırlarsa ölüyorlar.
Kapitalizm de sürekli üretmeye, daha çok sömürmeye dayalı bir toplumsal sistemdir. Sistem, esas olarak sanayi üretime dayanır. Sanayileşmenin sosyal adı işçileşmedir. Ne kadar çok işçi, o kadar çok artıdeğer demektir, o kadar çok da sömürü demektir. Ekonomik gelişme üretim araçlarına sahip olanların çıkarlarına dayalı bir süreçtir. Süreç kesintiye uğrarsa kapitalizm ölür.
Güzelim ülkemizde de “gelişmekte olan” (gelişmesi engellenen şeklinde deokuyabilirsiniz) bir ülke. Ekonomik bakımdan dışa bağımlıyız. Ekonomisi dışa bağımlı ülkeler siyaseten de dışa bağımlı olur. Biz de öyleyiz.
Az üretiyoruz, çok tüketiyoruz. Bu yüzden sürekli dış ticaret açığı veriyoruz. Çift paralı bir ülkeyiz. Dışardan mal almak için uluslararası para birimlerine; dolara ,avroya, sterline ihtiyacımız var.
Dış ticaretimiz açık verdiği için, dışarıya giden dolar/avro, içeri girenden fazla. O açığı gidermenin tek yolu borçlanmak. Sürekli borçlanıyoruz. Ekonomist Ege Cansen’in ifadesiyle dış-borç-kolik bir ülkeyiz. Ekonominin çarklarını dışardan borç almadan çeviremiyoruz.
Mali yapımız bu yüzden dolara bağımlı. Dolar kuru/fiyatı arttıkça enflasyon da yükseliyor.
Az üretip çok tükettiğimiz ve üretimimiz de betona dayalı olduğu için gelir-gider dengemiz de bozuk. Bütçemiz sürekli açık veriyor. Açık, esas olarak, vergi ve harçlar arttırılarak kapatılabiliyor.
Bunun dışında politika faizini durmadan yükselterek içeriye tefeci parası çekmeye çalışıyoruz. Ancak dışarıya güven veren bir rejime sahip olmadığımız için o da olmuyor. Çok kazanandan değil, az kazanandan çok vergi alıyoruz.
Kapitalizm sömürüye dayandığı için adaletsiz/çarpık bir sistemdir. Bizimki azgelişmiş bir kapitalizm olduğu için çok daha adaletsiz !
Demokrasimiz de bütün bunların sonucu olarak güdümlü bir demokrasi. Bir tür telefon demokrasisi !...
Ülkeyi yönetenler ekonomiyle kafalarına göre oynuyorlar. Bundan önceki nas modeli bunun tipik bir örneğiydi. Kapitalizme takke giydirmeyi öngören düşük faiz modelinin hiçbir rasyonel yanı yoktu. Bu yüzden topu attı.
Şimşek’in ilk geldiği günlerde O’nun başarılı olmasını istediğimi yazmıştım. Çünkü mevcut ekonomik yapı içinde başka çıkış yolu yoktu.
Türkiye IMF’lik olmuştu. Ama ülkeyi yönetenler karizmayı çizdirmemek için IMF’nin kapısını çalmak istemiyorlardı. Onların istediği, IMF’siz IMP programı uygulayacak bir modeldi.
Kapitalizmin bu duruma düşmüş ülkeler için formüle ettiği ve deflasyon olarak da anılan kemerleri sıkma modeli vardır. Şimşek, ite-kaka onu uygulamaya çalışıyor. Ne yapıldı ?
İlkten, işçi, memur ve emekli maaş ve ücretleri sınırlandırıldı. Dışardan döviz glmesi için politika faizine tavan yaptırıldı. Modelin en önemli unsuru olan kamu tasarrufuna yönelindi.
Ancak bunların özellikle sonuncusu uygulanamadı: Kamu harcamaları daha da arttı. Dışardan da para gelmeyince zorunlu olarak dış borca ve vergiye abanılıyor yine. Bir bakıma başa sarıldı.
Bu, Şimşek’in suçu değil. Onu da koşullayan toplumsal sistemin ve onu kötü yönetenlerin suçu !
Türkiye, kapitalizm ile onu çağdışı bir bakış açısıyla yönetenlerin elinde olduğu sürece bu vahşi sömürüye dayalı kısırdöngü yakamızı bırakmayacak.
Yönetimi tabii ki sorgulamalı ve eleştirmeliyiz. Ama onu da manipüle eden toplumsal sistemi gözardı etmeden !
Bizim muhalefetimiz, bu arada solumuz burada çuvallıyor işte. Sistemle değil, sistemin sonuçlarıyla ilgileniyorlar daha çok. Güncel terminojilerinde, kapitalizm şöyle dursun, emperyalizm terimi bile yok. Ulusallık ve sınıfsallık pusulalarına sahip değiller. Bu yüzden kapitalizmin pusulasıyla, yani çevrimiçi çıkış yolu arıyorlar. Bu ironik sürece muhalefet deniliyor.
AKP iktidarının ömrü doldu, ilk seçimde gidecek. Bundan kuşkum yok. Bundandır şu sıralar daha çok ondan sonrasını düşünüyorum. Sol bir program izlenmeyecekse Türkiye’yi nasıl ayağa kaldıracaklar ?!
ETİKETLER : Yazdır