YÖNETMELİĞİ DE ÇIKTI !
12 Subat 2024 00:13:12
İlkten Erdoğan Süzer’in Sözcü’deki şu haberini okuyalım:
“Hazine ve Maliye Bakanlığı belediyelerin yatırımlarını gerçekleştirmek için yurt içinden yapacakları borçlanmayı Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Bakanlığının onayına bağladı. Resmi Gazetede yayımlanan yönetmeliğe göre saraydan onay alamayan, merkezi yönetimle el ele vermeyen hiçbir belediye bundan sonra yatırımı tamamlamak için borç alamayacak. Sarayın onayını alan iktidar partili belediyeler hem bütçe kaynakları hem de borçlanma imkanlarıyla dilediği yatırımı yaparken muhalefet belediyeleri kentin ihtiyacı olan yatırımlara başlayamayacak. Yarım kalan yatırımları ise tamamlayamayacak.”
Bu yönetmelikle, Erdoğan, Malatya konuşmasındaki; “belediyeler merkezi yönetimle el ele tutuşmazsa verimli çalışamaz” sözlerine bu kez yasal bir zemin de yaratıyor:
Belediye ve Belediye Şirketleri projelerinin finansmanı için ancak sarayın onayı ile yurtiçi borçlanmaları yapabilecek artık.
Eskiden onay makamı Hazine ve Maliye Bakanlığı idi.
Şu anlama geliyor bu:
Cumhur İttifakının belediyeleri çeşitli projeleri için şakır şakır para toplayacak ( ki topluyor da zaten), muhalif belediyeler borç almak için bile sarayın kapısında kuyruğa girecek !..
Erdoğan ve iktidarın öteki sözcüleri tam olarak söylemiyor ama dile getirmedikleri gerçek şu:
“Oyunu AKP’ye vermezsen kent olarak hizmet alamazsın !..
Soru açacağım:
İktidarın bu kıskaç operasyonu başarılı olabilir mi peki ?
Sanmıyorum. Gerekçem şu:
Öncelikle, Türkiye’nin (diğer bölgelere göre) aydınlanma katsayısı yüksek kiyı kentlerinin seçmenleri, seçimlerde pragmatik değil, ilkeli bir tercih sergilerler her zaman. Yani yönetmelik onlarda olsa olsa öfke yaratır, o kadar.
İkincisi, Türkiye genelinde seçmenin çoğunluğu, kente girecek hizmetten çok, cebine girecek paraya koşullanmış durumda. Onlar için önemli olan belediyenin siyasi markasından çok sosyal belediyeciliğe yakınlığı önemli. TKP’li Maçoğlu, Ovacık ve Tunceli belediyelerini böyle kazanmadı mı ?
Ankara belediyesi buna bir başka örnek: Son anketler ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın AKP adayına açık ara fark yapacağını gösteriyor.
Bunun nedeni, Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın toplumcu, şeffaf, yoksulu gözeten, tasarrufa önem veren belediyecilik anlayışı ! Yavaş’ın oy tabanı sadece CHP’lilerden oluşmuyor; her partiden seçmeni var.
İstanbul belediyesinde de, aynı boyutta olmasa da, İmamoğlu, çoğu engellenen projelerine rağmen, özellikle sosyal etkinleriyle halkın büyük bir kesiminin gönlünü kazanmış durumda…
**
Yeri geldi, ilkeli/aydın seçmeni çantada keklik gören sekter yaklaşımı da eleştireceğim:
Demokrasiye gönül vermiş seçmen kitlesinin çoğunlukta olduğu ve bunu seçim tercihleri ile kanıtlamış kimi yerlerde şöyle bir “sapma” var:
Başa oynayan muhalif partinin yöneticileri kendilerine oy veren kitleleri adeta “tebâ” olarak görüyorlar. “Nasıl olsa bizi seçecekler” koşullanması ile herkese tepeden bakıyorlar.
Bu yanlış tavırları belediye etkinliklerine de yansıyor; sosyal ve kültürel-sanatsal etkinlikler genelde ihmâl ediliyor.
Oysa, ulusal-demokratik ve toplumcu bilinci diri tutmak sadece siyasi partilerin değil belediyelerinin de görevidir.
İkincisi, sosyal etkinliklere önem vermeyerek bilinçsiz yoksul halkı karşılarına alıyorlar.
Şeyle toparlayacağım:
İlkeli, ülke ve toplum çıkarlarına koşullanmış kuşakların yetişmesine el vermezseniz, ayrıca yoksulu, o yoksulluğu yaratanlardan koruyamazsanız, sizin halkçılığınız, solculuğunuz nerede kalır !..
Dinciler el kadar bebelere şeriat propagandası yaparken, sen Halkevlerinde cumhuriyet bilincini diri tutacak etkinlikler yerine halk eğitim faaliyetlerini öncellersen kimin işine gelir bu ?!..
Son söz:
İlkeli/bilinçli seçmen kimsenin babasının uşağı değildir ! Onların sabrını taşırmamak gerekir. Yarın sandığa gitmezlerse altınızdaki koltukları korumanız imkansız hâle gelir !..
Sosyal yardımlardan yoksun bıraktığınız yoksul seçmeni de sürgit elinizde tutamazsınız !..
ETİKETLER : Yazdır