KÜRTLER VE FEDARALİZM
03 Subat 2024 00:43:48
(III)
DEM’deki Türkiyelilik akımının önderi Selahattin Demirtaş’tı. Hareketin teorisyenleri içinde önceki dönemlerde DEM milletvekilliği yapan eski Dev-Genç Başkanı ve THKP-C’nin kurucularından Ertuğrul Kürkçü de vardı.
Türkiyelilik hareketi DEM’i belirli bir etniste yaslayan bölgesel parti kimliğinden çıkartıp Türkiye Partisi haline getirecekti. Şiddet (PKK ve Öcalan) dışlanıyor, ama “Kürt sorunu” (Doğu’da Özerk bir bölge kurma projesi) korunuyordu.
Kürt sorunu demokratik çerçevede çözülecekti.
Gerçi Özerklik istemi ile Türkiyelilik mevcut koşullarda çelişiyordu, ama DEM yönetimi Kürt sorununa ABD’nin desteklediği PKK’nın provokatif vahşi eylemleri ile çözülemeyeceğini de görmüştü. Siyasal mutabakat gerekiyordu. Bu da parlâmento çatısı altında sağlanacaktı.
Demirtaş’ın bu yolu tutmasında ve ayrıca muhalif bir pozisyona kaymasında “açılım” fiyaskosu ile şiddetin doğru bir enstrüman olmadığının ortaya çıkması belirleyici olmuştu.
Bu politika Demirtaş’ın tutuklanmasına neden oldu.
Bu arada PKK ve Öcalan yanlıları ABD kökenli ekolojik (yeşil) sol akımını DEM’e monte etmek istediler, tutmadı. DEM Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile iki büyük anakette Millet İttifakını destekledi.
Cezaevindeki Demirtaş, Mayıs seçimini Millet İttifakının seçimi kazanacağını ve bu şekilde özgürlüğüne kavuşacağını düşünüyordu. Beklentisi gerçekleşmedi. Siyaseti bıraktığını açıkladı. AKP’ye teslim oldu !
Şimdi bakıyorum, Demirtaş yeni bir çıkış deniyor. Türkiyeliliği terkediyor, daha bölgesel bir pozisyona kayıyor; bu arada “Şeyh Sait’in torunuyum, islam hepimizin temelidir” sözleri ile iktidara şirin gözüküp cezaevinden çıkma bileti almaya çalışıyor. Eşini, partisine bile sonradan İBB adayı göstermesi bunun net bir örneği.
Demirtaş, İBB seçiminde oy bölerek (DEM’in İstanbul’daki oy oranı yüzde 4.1) AKP’ye hizmet sunmak istiyor…
DEM yönetimi ise hâlâ iki arada bir devrede !
Bunda CHP’nin de rolü var. İlkten DEM’in kapısını çalacağına gidip İyi Partinin kapısını çaldı. Bu hem zaman kaybına yolaçtı; hem de PKK’nın devreye girip Irak’ta 12 askerimizi şehit ederek ittifakı baltalamasına zaman kazandırdı. ABD/PKK, Irak eyleminin iç politikada zemin kaymalarına yolaçacağını biliyordu…
Bu gelişmelerin sonucunu Mart sonunda hep birlikte göreceğiz. Ama gelişmelerin Cumhur İttifak lehine bir ortam yarattığını görmek için tek gözlü olmak bile yetiyor !..
**
Yazının başlığına döneceğim:
DEM, kendi içindeki çalkantılara rağmen Kürt sorununu gündemde tutma politikasını hiç terketmedi.
Kürt sorununu, tıpkı sünni Kürtlerin partisi olan Hüda-Par gibi DEM de siyasi bir sorun olarak görüyor. Sevr hukukunun yenilenmesini istemek olmasa bile nihai hedefleri fedaralizm.
Yeri geldi bu kavramı kısaca açacağım:
Federalizm, bir siyasi örgütlenme biçimi. Birden çok eyalet ya da siyaset biriminin, kendi siyasal bütünlüklerini korumak koşuluyla tek bir merkezde (devlette) birleşmesi anlamına geliyor. ABD ve İsviçre’de olduğu gibi.
Belki ironiktir ama siyasi bütünleşme, ayrışma biçiminde de olabiliyor. Bir ülke içindeki etnik grupların bir eyalet biçiminde yeni bir statüye kavuşması gibi ! Buna özerklik de deniliyor. Özerklik devamlı da olabiliyor, tümüyle ayrılma şeklinde de sonuçlanabiliyor.
Bizdeki Kürt hareketinin nihai amacı, özerklik formundan bağımsızlığa evrilmek…
Örneğin Hür-Par açıkça, DEM de üstü örtülü şekilde özerkliğin gündemde tutmaya çalışıyorlar…
Şimdi canalıcı soruyu açacağım:
Bu politikaları doğru mudur ?
Bunun yanıtı soruna hangi pencereden baktığınıza bağlı.
Soruna ulusal pencereden bakıldığında doğru değil. Çünkü ayrışma ulus-devlet kavramı ile çelişiyor. Türkiye Cumhuriyeti bir ulus-devlet sonuçta.
Soruna sınıfsallığı esas alan sol pencereden bakıldığında, özerklik ve bağımsızlık kavramlarına solun ihtiyatlı yaklaştığı, ayrılığın mutlak bir hak kabül edilmediği görülüyor. Sol, ayrılma hakkını saklı tutmakla birlikte, eğer ayrılma işçi sınıfının devrimci mücadelesine zarar veriyorsa, karşı çıkıyor.
Güzelim ülkemize bakıyoruz:
ABD, PKK’yı kullanarak Türkiye’yi bölmeye çalışıyor. Bunlar, özerkliği Kürt tabanına tarihi bir miras ve hak olarak empoze ediyorlar. Bu bakış açısından en çok yararlanan geçmişte Sevres’e imza koyan “Yedidüvel”di, günümüzde ABD ! ABD sadece Türkiye’de değil, tüm Ortadoğu coğrafyasında ayrılıkçı hareketleri destekliyor, donatıyor, saldırtıyor, halkları, ülkeleri bölüp zayıf düşürmek ve kendisine bağlamak istiyor. Ortadoğu emperyalistlerin kurtlar sofrası !
Örneğin ABD Irak’ı böldü, Suriye’yi bölmek istiyor, arada İran ve Türkiye var ! Bölemediği ülkelerde de darbeler ve iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor. Şunu biliyor: bölünen ülke zayıflar ve başkalarının sultası altına girer.
Buradan bakıldığında ülkemizdeki Kürt sorununu siyasi bir sorun olarak görmek, yanlış. Kürt sorunu bir kültür sorunu bana göre. O sorun da kısmen çözülmüş durumda…
Şöyle bağlayacağım:
Türkiye, etnik mozagiyle bölünmez bir bütündür. O bütüne zarar veren bir hareket, vatana ihanettir !..
ETİKETLER : Yazdır