CHP-DEM İTTİFAKI HANGİ KOŞULA BAĞLI OLMALI
18 Ocak 2024 00:08:36
Türkiye 100 yıldır farklı versiyonları ile kapitalizmi içselleştirmiş durumda.
1923’lerde kapitalizmin liberal dönemini yaşadık bir süre, sonra devletçi formunu. 1950’lerde başa sardık, tekelci ve küreselleşmeci dönemlerine biat ettik. Şimdi o duraktayız. O durağın üstünde neo (yeni) liberalizm yazıyor. İyice vahşileşen kapitalizmin ideolojik tanımı bu.
Mart’ta seçimlere katılan 36 partinin, (sosyalistler hariç) tümü neoliberalizme itirazı olmayan, ideolojik/ siyasi düzlemde itirazı olsa bile sessizce kabullenen partilerden oluşuyor. Sosyalist partilerin itirazı da ideolojik/teorik düzlemde. Yoksa, onlar da fiiliyetta ya da kapitalizmin belirlediği kurallar içinde siyasetçilik oynuyorlar. Bunların tümüne “düzen partileri” diyoruz…
Neoliberalizm, muhafazakarlara/İslamcılara pek sıcak bakmıyor, ama en azından esnek davranıyor…
Güzelim ülkemiz adam gibi bir sanayi devrimi yapamamış tüm ülkelerde olduğu gibi iki toplumsal sistemin, feodalizm ile kapitalizmin üst yapıdaki sorunlarını yaşıyor.
Bu, ideolojik ve siyasal planda, İslamcılık ile laiklik şeklinde karşımıza çıkıyor.
Kurumsal planda da hilafet ile cumhuriyet formunda…
Bu sıralar gözlenen münferit sokak hareketleri, bu çelişkili beraberliğin görselleşmesi…
Şeriat isteyenler, hilafetin geri gelmesini isteyenler de var, Cumhuriyete/Laikliğe/Atatürk’e sarılanlar da…İkinciler çoğunlukta…
Örneğin Fransa’da krallığın, onun sosyal yapılanmasının geri gelmesini isteyen sokak gösterileri olsa, gülüp geçilir. Çünkü o tarihsel ve toplumsal dönem çoktan aşılmıştır orada, kalıntıları bile kalmamıştır.
Ama ülkemizde geriye dönük gösteriler ciddiye alınıyor; çünkü, bir önceki toplumsal sistemin sosyal münasebetleri ile değer yargıları, çok yaygın olmasa özellikle Doğu’da da varlığını koruyor.
Bunun dışında, Osmanlı’nın çok başını ağrıtan etnik sorunlar da etkin hâlâ. Kürtlerin değişik şekilde federatif bir yapıya geçilmesini istemeleri gibi…
İslamcı iktidarın buna itirazı yok. Çünkü Osmanlı da federatif bir yapıya sahipti.
Ama şunu anlamak zor ilk bakışta:
Çeşitli versiyonları ile etkin bir güç olan milliyetçi hareket, normalde geriye dönüş özlemlerine/hareketlerine karşı olması gerekirken, tam tersi bir çizgi izleyebiliyor !
AKP-MHP-YRP-BBP ve Hüda Par birlikteliği bunun tipik bir örneği.
Açarsak; İslamcılık ile radikal milliyetçilik ve etnik ayrımcılık el ele…
Bunun sırrı ne peki ?
İktidarın nimetlerinden yararlanma mı sadece ?
Değil. Radikal milliyetçilik avrupa’da da dini değerlere ters düşmeyen bir çizgi izlemişti. Nazilerin sembollerinden birisi de gamalı haçtı örneğin…
Türkiye’deki siyasal birlikteliklerin özellikle Cumhur kanadı, bunun tipik bir örneği.
Buradan bakıldığında Millet İttifakı, yöndeş değil, antagonist karakterdeki çelişkilerin ağır bastığı bir birlikti. Dağılmaları doğaldı.
Peki, radikal olmayan milliyetçiler niçin bir araya gelemiyor yeniden ? Öncelikle İyi Parti ile CHP ? Dahası niçin kavga sürecine girdiler ?
Bunu sadece lider egosuna bağlayabilir miyiz ?
Ve örneğin özünde milliyetçi/etnik bir hareket olan DEM’in CHP ile yan yana gelmesini, CHP’nin ulusalcı perspektifinden nasıl izah ederiz ?
Daha önce de yazdım:
Cumhur İttifakı, Millet İttifakına göre çok daha tutarlı bir ittifaktı, öyle olduğu için de yaşıyor.
CHP’nin DEM ile kuracağı olası ittifakın kalıcı olabilmesi için DEM’in bir Türkiye Partisi’ne dönüşmesi ya da federatif özlemlerini terketmesi gerekiyor.
Bir başka deyişle, ABD ile PKK’nın gölgesinden çıkması !..
İyi Parti’nin yanlışlığı seçmesi, kendisini test etmesi olayı bence. Nisan başında ne olayı olmadığını anladıktan sonra siyasal yelpazedeki kalıcı olarak oturacaktır.
ETİKETLER : Yazdır