YOKSULLUK KADER Mİ ?
08 Ocak 2024 00:05:42
İşçi emeklisi TV muhabirinin mikrofonundan Türkiye’yi yönetenlere sesleniyor:
“Kuru ekmekle mi karın doyuralım ?!”
Bu, haksızlığa bir başkaldırı; hesap soran bir dikleniş !..
Farkında olmadan “kader” kavramına da eleştirel bir atıf…
Çünkü mikrofona diklenen emekli kuru ekmekle karın doyurma durumunda bırakılmasını kadere değil, yöneticilerin iradesine bağlıyor.
Yani, bu bizim kaderimiz deyip geçmiyor, yönetenlerin haksız/adil olmayan politikalarını sorguluyor…
Toplumlar için de böyle değil mi bu ?
Örneğin Osmanlı’nın geri kalması ve sonunda emperyalist ülkeler tarafından parçalanıp yutulması kader miydi ?
Türk halkının esarete başkaldırıp istilacıları kovarak yeni bir devlet kurması ayrıca ?
Başka bireysel ve toplumsal örnekler de verilebilir.
Yeri geldi bir soru açacağım:
Nedir kader peki ?
Genelde şöyle tanımlanır:
Tanrının insanların bütün eylemlerini ve geçmişteki ya da gelecekteki bütün olayları ezelden bilmesi ya da belirlemesi…
Hemen eklemeliyim ki kuranda kader kavramı yok, hadislerde var. Ayrıca kavram, islamın çeşitli okulları arasında en çok tartışılan bir kavram.
Öyle, çünkü kavramın yorumlanmadan kabülü, tek tek insanların ve toplumları yönetenlerin sorumluluklarını bir anlamda sıfırlıyor.
Oysa kuranda insanların eylemlerinden kendilerini sorumlu tutan ayetler var. Bir anlamda irade özgürlüğüne işaret eden ayetler…
Örneğin şu:
“Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola girmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır” (İsra/15).
Başka örnekler de verilebilir.
Buna göre islam inancı bireysel sorumluluğu ve irade özgürlüğünü de dikkate alıyor…
Toplumsal ve siyasal mücadelede, kader kavramının öne itilip kitlelerin düşünce yetileri ile irade özgürlüğünü sıfırlayan tavır, aslında islama da aykırıdır.
Mevlana şöyle der:
Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme. Çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir.”
**
Şuraya getirmeye çalışıyorum konuyu:
Güzelim ülkemizin insanları olarak arada bir acı acı meleyen kuzulara döndük ! Gelir dağılımındaki adaletsizlik başta olmak üzere her alandaki haksızlıklar karşısında cılız tepkiler vermekten öte gidemiyoruz ! Ne demokratik haklarımızı kullanabiliyoruz ve ne de sandıkta yöneticileri seçerken doğru tercihler yapabiliyoruz ! Bir yanağına tokadı yedikten sonra öteki yanağını çeviren İsa/mesih modundayız !..
**
Üç ay sonra yerel seçime gidiyoruz. Sandığa gidip yerel yöneticileri seçeceğiz.
Hangi koşullarda ?
Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği…Memurların gerçek enflasyonun çok altında maaş aldığı…Fırsat eşitliğinin lâfta kaldığı…Nepotizmin “pik” yaptığı…Kısaca tüm ekonomik ve sosyal göstergelerin dünya sıralamasında diplere yerleştiği koşullarda…
Kader mi bu ?!..
ETİKETLER : Yazdır