MUMCU
24 Ocak 2021 17:08:41
Batı ülkelerinde ilk gazeteler, 1600-1650 yılları arasında çıktı.
Osmanlı’da 200 yıl sonra ! İlk Türkçe gazetemiz, sultan II. Mahmut’un fermanıyla 11 Kasım 1831 tarihinde yayına başlayan Takvim-Vekayi idi. Bugünkü Resmi Gazete’nin atası…
Türkler tarafından yayınlanan özel nitelikteki ilk gazetemiz ise, 21 Ekim 1860’da yayın hayatına başlayan Tercüman_ı Ahval’di. Gazetenin sahibi Yeni Osmanlılardan Agah Efendiydi.
**
O gün bugün…
Basınımız hep iki parçalı olmuştur:
Vatanseverler ile vatan hainleri…
İktidar yalakaları ile bağımsızlar…
Bağımsız gazeteler genelde “muhalif” şeklinde anılır, ama bu tam doğru değildir. Bağımsız gazeteleri ötekilerden ayıran, vatanseverlikleri ve toplumsal gerçekçi çizgileridir.
Siyasi iktidarlar gerçeklerden hoşlanmazlar. Gerçekleri yazan gazetelerin bir genelleme ile anılmaları bu yüzdendir.
Basın tarihine geçen ilk vatan haini gazete, Ali Beyin 1868’de yayın hayatına başlayan “Basiret”idir.
Ali Bey, Almancıydı, Alman İmparatorluğunun siyasetlerinin destekçisiydi. Çok geçmedi, bunun ödülünü aldı. Berlin’e çağrıldı, kendisine bir matbaa ve 1000 mark verildi.
Yabancı devlerden para alan ilk gazeteciydi. Tarihe öyle geçti.
Peşi geldi…
1.Meşrutiyet döneminde gazete ve dergi bolluğu yaşandı. 1908’in ilk dört ayında 607 gazete ve dergi yayınlandı. 1908-1918 arasında yayınlanan toplam gazete ve dergi sayısı 918’e ulaştı.
Ne de olsa hürriyet gelmişti…
Hürriyetle birlikte basın da ikiye ayrıldı.
Örneğin mütareke Döneminde basın, Mustafa Kemal’i destekleyenler ile ona karşı olanlar şeklinde iki parçalıydı.
Mustafa Kemal’i destekleyenler şunlardı:
Akşam (Necmettin Sadak), İleri (Celal ve Nuri Suphi kardeşler), Yeni Gün (Yunus Nadi), VAKİT (Ahmet Emin Yalman ve Asım Us), İkdam (Ahmet Cevdet, Falih Rıfkı Atay ve Ahmet Emin Yalman).
Mustafa Kemal karşıtı basın işe şöyleydi:
Peyami Sabah (Ali Kemal), Alemdar (Refi Cevat Ulunay) İstanbul (Sait Molla) ve Aydede (Refik Halit Karay).
Kurtuluş savaşı sırasında da basın iki parçaydı, Cumhuriyetin ilk döneminde de, 1950-1960 DP yılları da da, 1960 sonrası da…
Bugün de öyle:
Yabancı hayranı, iktidar yalakası haysiyetsiz bir basınımız var. Onların karşısında da Türkiye’nin bağımsızlığından ve gerçek demokrasiden yana bağımsız/muhalif bir basınımız…
İkinciler bir avuç.
**
Uğur Mumcu, Kemalist bir gazeteci-yazardı Devrimciydi. O’nun ideolojik ve Politik formasyonunu belirleyen buydu. Bunun dışında Türk soruşturmacı gazeteciliğin 20. Yüzyıldaki en önemli işlerinden birisiydi. Başı dikti, cesurdu. Kend
Bildiği yolda yürürken, siyasi iktidarların çıkar çevrelerinin düşmanlığını kazanmış, aynı çizgideki tüm bağımsız gazeteci-yazarlar gibi hedef haline gelmişti.
Sonunda alçakça öldürüldü.
Tıpkı, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy gibi namuslu kalem ve aydın gibi…
Tarih bize şunu öğretiyor:
Çağının ötesine bakan yazarları sanatçıları, gazetecileri, aydınları öldürebilirsiniz. Ama, düşüncelerini asla !
Bir tek kitabı bile olmayan Sokrates’in hala yaşıyor olması buna tipik bir örnektir.
Mumcu da hala aramızda değil mi zaten…
ETİKETLER : Yazdır