MEDYATİK SAÇMALIKLAR…
19 Mayis 2020 23:18:06
Zaman zaman, ezber bozan yazılar yazıyorum; bu yüzden değişik tepkiler alıyorum. Tepkiler genelde olumlu; ama, aksi yönde tepkiler de var.
Ereğli çileğine Osmanlı Çileği adının yakıştırmasının saçma olduğunu yazdım; genelde olumlu tepkiler aldım; kızanlar da oldu. Eleştirilerin başımızın üstünde yeri var.
Kentin logosunun, Ereğli’yi sembolize etmediğini yazdım, yine öyle oldu.
Bizim işimiz bu:
Yanlışları ve doğruları birlikte göstermek…
Geçmişte Zonguldak’ta görev yapan bir vali, kentin madenci ve kömür vurgunlu logosunu, masonik bir logoyla değiştirmiştir.
Tepki gösterdik. O valinin başka yere atanmasından sonra gelen vali bizi haklı buldu ve logoyu eski haline getirdiydi.
Getirmeyebilirdi de, o ayrı konu…
Ama, o durumda bile bizim içimiz rahat olurdu. Çünkü görevimizi yapmıştık…
o o
Bugün başka seçme saçmalıklar üzerinde duracağım… Aslında üzerinde duracağım konular yaygın konular; Zonguldak’a ve ilçelerine özgü değil. Ama, saçmalıkların boyutu bizde daha fazla…
Zonguldak merkezinde olsun, ilçelerinde olsun satış geliri ile geçinen gazete yok. Günlük gazetelerin çoğu satışa bile çıkmıyor. Günlük tirajları 100-150 adet. Onlar da abonelere dağıtılıyor.
Yani kapalıdevre yayınlanıyorlar.
Ama, devlet, hiç kimsenin görmediği bu gazetelere şakır şakır resmi ilan veriyor ! Yılda ortalama 150 bin lira. Daha fazla olanlar da var.
İlanın amacı nedir ? Konuyu mümkün olduğu kadar geniş kitlelere taşımak değil mi ?
Öyle ise, hiç kimsenin görmediği gazetelere ilan vermek ne demek oluyor peki ?
Saçmalık bu !
Hükümetin bu çelişkiyi artık radikal bir şekilde çözmesi gerekiyor.
Nasıl mı ?
Resmi ilanları dijital platforma taşıyarak ! İlan dağıtımında da sitelerin gerçek tıklanma sayılarını kriter olarak kullanarak…
İlanlar bu şekilde en geniş kitlelere ulaşabilir.
Bir şey daha var:
Haftalık gazetelere resmi ilan verilmiyor. Bunlar, abone ve reklam gelirleriyle geçinmeye çalışıyorlar.
Yakın zaman öncesine kadar haftalıklara abone desteği sağlayan kurum ve kuruluşlar, ayrımsız bir yöntem izliyorlardı.
Ancak, kimi haftalıkların ofisi, çalışanları varken, kimisi tek kişi tarafından evde hazırlanıyordu. Ayrımsız destek, bu yüzden, daha çok masrafı olanların görece olarak daha az abone desteği alması şeklinde sonuçlanıyordu. Gazeteler (kağıt-dijital) arasındaki kalite/etkinlik farkı da sıfırlanıyordu.
Bu haksızlığı birkaç yıl bıkmadan usanmadan dile getirdik. Sonunda kurum ve kuruluşlar, abone desteğini pozitif ayrımcı bir yöntemle uygulamaya başladılar. Haksızlık büyük ölçüde giderildi.
Ama, bu kez bir başka biçimde sürüyor:
Bazı kişiler, aynı tezgahtan (ofisten) birden fazla gazete çıkartarak abone pastasından arslan payını alıyor.
Gazetelerin sahibi aynı (veya yakını), yazı müdürü aynı, yazarı aynı, haberleri ise genelde takla attırılmış haberler…
Normalde her gazetenin ayrı ayrı ofisi, sahibi, yazı müdürü, çalışanları, yazarları filan olması gerekirken, bunlarda tezgah ve çalışanlar solo ! Şöyle de diyebiliriz: Tek gazete, farklı isimlerle üç-dört baskı yapıyor. Bu şekilde ayrı ayrı abone bedeli alıyor ! Abone bedelleri baskı masrafının çok üzerinde olduğu için güzel para kazanılıyor.
Bu, gazetecilik değildir, tüccarlıktır !
Bunun önlenmesi gerekiyor…
Bana gelen bilgilere göre, Ereğli’de bunu engelleyen uygulamalar olmuş. Aslında bunun her yerde yapılması gerekiyor !..
Sonuçta gazeteden/gazetecilikten sözediyoruz.
Sucuk ya da konserve imalatçılığından değil ! Onlar aynı tezgahtan çeşitli ürünler çıkartabilir.
Ama, aynı tezgahtan çeşitli “gazete”ler çıkartmak, bu şekilde abone pastasından büyük parçalar kapmak, hem ahlaki değildir, hem de mesleğe ve meslektaşlarına ihanettir !..
Not: Yazılarımda zaman zaman harf veya sözcük hataları oluyor. Dünkü yazımda “Sevr ve Mondros” sözcüklerinden Sevr düşmüş, özür diliyorum.
ETİKETLER : Yazdır