OSMANLI ÇİLEĞİ Mİ EREĞLİ ÇİLEĞİ Mİ ?
14 Mayis 2020 14:57:48
(2)
Diyordum ki, Osmanlı Çileği diye bir çilek türü yok. Ereğli çileğini Osmanlı çileği diye lanse etmek, öyle anmak, Ereğli’de üretildiği halde, çileği tanımlarken, kentin adını buharlaştırmak saçmalıktır.
Eğer bu, politik amaçlarla yapılıyorsa, cumhuriyet düşmanlığıdır.
Biliyorum, ezber bozan bir yazıydı bu.
Yeni haberim oldu. Yazımın altına Recep Çetin bir not düşmüş, bu konuda yazdığı bir yazıyı okumamı istemiş. Okudum. Teşekkür ederim.
Çetin’in yazısı, üst üste konulmuş ve birbiriyle pek örtüşmeyen bir bilgi demeti Bilgilerin iç bağlantısı kurulmamış, ayrıca, son paragraf dışında yorum da yok.
Besbelli ki Çetin, benim yanlış düşündüğümü vurgulamak için yazısını okumamı istemiş. Buna rağmen, kesin bir değerlendirme de yapmamış.
Çetin, eğer üst üste yığdığı bilgileri objektif bir bakış açısıyla değerlendirseydi, benim haklı olduğumu görürdü. Beni uyaracağına kendi yazısını tashih ederdi.
Dosya açtım. Türkiye’deki, bu arada Ereğli’deki çilek üretimiyle ilgili bilgileri/belgeleri bir araya getiriyorum. Vaktim olursa bir broşür halinde yayınlamayı da düşüyorum.
Bu yazı, yayınlamayı düşündüğüm broşürün kısa bir özeti gibi bir şey olacak…
00
Baştan başlayalım:
Çilek, daha çok Kuzey yarımkürede yetişen Gülgiller familyasından ve meyveleri yenilebilir bir bitki. Çilek, meyvelerine verilen isim…Güney yarım kürede de yetişiyor.
Ağırlıklı olarak ABD, Avrupa, Güney ve Doğru Afrika, Yeni Zelenda, Avustralya ve Japonya’da…
Bilinen 9 türü ve çok sayıda çeşidi var. Ereğli çileği bir tür değil, çeşit. Doğabilimciler Pacohontas türüne bağlı bir çeşit olduğu savında. Arnavutköy çileğinin fidelerinden üretilmiş bir çeşit Çilek türlerinin isimleri şöyle:
Pocahontas, dorit (216), Fouglas, Cahandler, Selva, Camarosa, Osa Grande, red Ceief veHoneoye.
Osmanlı çileği diye bir tür de yok, çeşit de yok, Bilindiği gibi tür ve çeşit kavramları farklı kavramlar. Türkler, değişik çeşitlere bölünebiliyor.
Bunun altını çjzdikten sonra gelelim Çetin’in yazısına:
Çetin, Sermet Muhtar Alus’un (1887-1952) Akşam gazetesinin 22 Mayıs 1946 tarihli sayısında yayınladığı bir yazıya atıfta bulunuyor. Atıf, arabaşlıkların verilmesiyle başlıyor. Şöyle devam ediyor:
“..Öteden beri meyvelerin (çilekten sözediliyor, SÇ) kibarıdır.
İstanbul’un Boğaziçi topraklarında yetişenler dünya yüzünde rastlananların en nefisi, en aliyyülalasıdır (en lezzetlisi, en iyisi). Vaktiyle derlerdi ki:
Arnavutköyü’nünki elde bir deste güldür, velakin Çengelköyü, Beylerbeyi, Anadoluhisarı tepelerinin, Kuruçeşme-Emirgan-İstinye-Büyükdere sırtlarının hatta Beşiktaş’taki Hacı Hüseyin Bağı ile Ihlamur bayırlarınınkini de yabana atmayalım; berikilerden aşağı değildir.”
Yazar devam ediyor:
“Bunlara, Osmanlı çileği veya Yerli Çilek adı verilirdi.”
Yazara göre, sadece İstanbul’da üretilen çilekler bu şekilde tanımlanıyor. Ereğli yok !
Dikkat edilirse, Osmanlı sözcüğü de bir tür olarak değil, yer/mekan (İstanbul) olarak anılıyor. Bunun nedeni şu:
İstanbul’a çilek fideleri, II.Abdülhamit saltanatının son yıllarında Fransa’dan getiriliyor. Arnavutköy’de ekiliyor. Alus’un deyimiyle çok iyi bir sonuç alınıyor. Sonra İstanbul’un çeşitli ilçe ve semtlerine yayılıyor çilek ekimi ve üretimi.
Aynı tarihlerde İstanbul’a Alus’un tabiriyle, “Avrupa menşeli” ve Frenk Çileği diye tanınan çilekler de geliyor. Bunlar Fransız, İtalyan, İngiliz topraklarında yetişen çilekler ki, Alus’un ifadeyle Biber Çileği olarak da anılıyorlar.
Yani İstanbul’da Osmanlı döneminde bir kısmı yerli, bir kısmı yabancı çilekler satılıyordu.
Yerli ile yabancıyı ayırmak için dışardan gelenlere Frenk Çileği, İstanbul’da üretilenlere de topyekun yerli veya Osmanlı çileği deniliyordu. Tekrar ediyorum, Osmanlı vurgusu çileğin üretildiği ülkeyi vurgulamak için kullanılıyor. Nitekim çeşitli semtlerde üretilen çilekler kenti (İstanbul’u) vurgulamak için kullanılıyor. Nitekim çeşitli semtlerde üretilen çilekler kendi isimleriyle anılıyorlardı. Arnavutköy çileği gibi…
Yazarın buraya kadar olan söylediklerinde Ereğli Çileği yok. Olamaz da zaten. Çünkü Osmanlı’nın başkentini ya da Payitaht’ı (İstanbul’u) kapsıyordu.
Yazar, yazısında Ereğli çileğinden de sözediyor, ama sadece Ereğli çileği olarak. Osmanlı vurgusu yok !
Yazar, bir kabzımala atfen şöyle anıyor Ereğli çileğini:
“Arnavutköyünün diye satılan çilekler nereden geliyor biliyormusunuz ? Ereğli’den…”
İnternette de benzeri bilgilere ulaşmak olasıdır:
Çilek çeşitleri sıralanırken şöyle deniliyor:
“…Hemen her bölgede yetişen çilek türü, Pocahontas’tır.Konik biçiminde olan çilek çeşitleri, Douglas, Dana, Brio, 216, Pajaro,, Selva, Chandler, red Cheif, Hanoeye ve Lester’dir. Bunlar dışında Yalova 9,15,104, dağ çileği, orman çileği, Arnavutköy çileği, Ereğli çileği, Bursa çileği ve Balcalı 1,2,3 çeşitleri vardır.”
Özetleyeyim:
Osmanlı Çileği vurgusu, sadece İstanbul’da üretilen çilekler için “yerli çilek”anlamında, yani bir mekan/toprak/ülke vurgusu olarak kullanılmış.
Ereğli çileği için böyle bir vurgu yok. Çünkü Ereğli, Osmanlı sözcüğüne eşdeğer olarak kullanılan Payitaht (İstanbul) sınırları içinde değildi.
Sanırım bu kadar yeter.
Umuyorum, Ereğli’de üretilen çileğin, Ereğli isminin üzeri çizilerek Osmanlı çileği diye anılması saçmalığından vazgeçlir.
Çünkü bu, tarihi gerçeklere de, Türkiye Cumhuriyetine de saygısızlık oluyor.
Yazar Alus’un, çileğin Ereğli’de ne zaman üretildiği konusunda söylediklerine, çok önemli olmamakla birlikte, yarın değineceğim.
ETİKETLER : Yazdır
Bilgi diye verdiğiniz tüm açıklamalarınız ispata muhtaçtır Beyefendi. Bu bakış açınız belki de en önemli türümüz olan Osmanlı Çileğinin soyunu yok etmeye hizmet eder.Amacınız bu olmasa bile.Zaten yabancılar elimizden almaya hazır bu çeşidimizi. Sizin ispata muhtaç iddianız yabancıların işini kolaylaştırıyor. Saygılarımla
- s.
- 1