GAZİPAŞA CADDESİNİN “DELİ”LERİ…
30 Haziran 2019 17:36:30
Gazipaşa caddesinin iki “deli”si vardı:
Deli Nuri ile deli Şükrü…
Deli Nuri,çok çok 40-45 yaşlarında saçı sakalına karışmaşı bir adamdı.Yaz kış bedenine küçük gelen kahverengi şayak bir pantolon ile aynı renkte şayak bir gömlek giyerdi:Çıplak ayaklarına geçirdiği cıslavetini ünlü bir marka özeniyle taşırdı.
Ben onu hep elinde cigarası,limana doğru yürürken görürdüm.Ters yönde yürüdüğünü hiç görmemiştim.Yürürken hep önüne bakardı.Kafasını kaldırıp sağına soluna bakındığını gören yoktu.Başı önde,içisıra birileriyle konuşurdu durmadan.Alçak sesle konuştuğu için ne söylediği anlaşılmazdı.Ama,bazen içindeki arkadaşıyla tartışmaya başlar,o zaman sesini yükseltirdi…Bazen,yanımdan geçerken,eğer tartışma modundaysa,bazı sözcüklerini yakalar gibi olurdum:
“Pezevenk”en sık yakaladığım sözcüktü…
Deli Nuri,Asma tarafından gelirdi.Kimdi,neyin nesiydi,kimse bilmezdi.Tüm münzevi deliler gibi onun hakkında da çeşitli söylenceler vardı:
Kimisi,onun genç yaşta karasevdaya yakalandığını söylerdi…
Kimisi,eşini yitirdiği için dağıttığını…
Ortak kanı,Nuri’nin berduş olmadığı,düzgün bir geçmişe sahip olduğu şeklindeydi…
Perişan görünümüne rağmen;duruşu,yürüyüşü ve sımsıkı içine kapalı kişiliğiyle,çevresinde saygı uyandırırdı.Benim de içinde bulunduğum Gazipaşa’nın haylaz çocukları bile Nuri’ye bulaşmazdı…
Deli Nuri,Gazipaşa’nın bir tür yaşayan yatırıydı…
Bir gün ortadan kayboldu.Kimisi hasta dedi,kimisi öldü…
Onu bir daha hiç görmedim.Nuri’siz Gazipaşa caddesi,olacak şey değildi;ama,olmuştu işte! Deli Nuri,belki de,içindeki arkadaşıyla buluşmaya gitmişti bir yerlere…
00
Caddenin öteki “deli”si,Şükrü’ydü…
Deli Şükrü,30-35 yaşlarında,kılığı kıyafeti düzgün bir genç adamdı.Epeyce okumuş olduğu söylenirdi.Çevresiyle iletişim kurar,dükkanlara girip çıkardı.Meyhanelerde takıldığı bile olurdu.İlk bakışta bayağı normal birisiydi…
O’nu,”Deli Şükrü”yapan,ne zaman patlayacağı belli olmayan öfke krizleriydi…Caddede yürürken birden tozutur,avaz avaz bağırmaya başlardı.O anlarda sık sık kendi çevresinde döner,yahut birkaç adım yürüdükten sonra tam ters yönde hareketlenirdi.
Yaygın bir deyişle,”zararsız deli”ydi Şükrü.Öfke krizi geçinceye kadar kimse yaklaşmazdı O’na,bazen kolundan tutup bir kenara çekmek isteyenlere tepki gösterirdi…
Fener mahallesine taşındıktan sonra deli Şükrü’yü bir daha görmedim…
00
Gazipaşa’nın delilerinin ortak “menzili”,limandı…
Ama sadece onların değil,kentin çoğu komünist ve rakıcı sanatçıları ile bohemlerinin de sık sık sığındıkları bir yerdi limanın karanlık kuytuları Komünist Ruşen ve Doğan (Şadıllıoğlu)limanın düzenli konukları arasındaydı…Zaman zaman baban Ahmet Naim de,koltuğunun altına bir şişe votka sıkıştırıp giderdi oraya;delikanlılık yıllarımda bazen beraber giderdik…
Limanın karanlık suyuna demirlemiş ihtiyar/yorgun şileplerin onca denizleri aşıp buralara nasıl geldiklerini düşünürdüm zaman zaman.Öylesine çaresiz bir görüntüleri vardı ki,bir daha asla mavi denizlerle buluşamayacakları duygusu yaratırlardı bende…
Düşünüyorum…
Çoğu dibine kadar rakıcı ve komünist sanatçılar ile bohemleri ve “deli”leri oraya çeken neydi acaba?
Bir yerlerden,belki de kendilerinden kaçıyorlardı sanırım.
Yalnızlık özlemi,mavisini kömür tozunun yürüttüğü limanın karanlık/gizemli sularında karşılığını buluyordu galiba…
Zonguldak’ta yaşamak kolay değildir.
Öyle de olsa özlüyorum o günleri…
ETİKETLER : Yazdır