YENİ REJİM
10 Temmuz 2018 11:21:22
Türkiye yeni bir yönetim biçimine geçti. Buna, “rejim değişikliği” diyen de var, “sistem değişikliği” diyen de…
Sözcüklerle oynama rahatsızlığından muzdarip değilseniz, ikisi aynı kapıya çıkar. Ama, rejim değişikliği daha cuk oturuyor.. Çünkü artık yasama (meclis) değil, yürütme ön planda ve denetimsiz…
Rejim-sistem tartışması aydın katında ! Yoksa, ahalimizin umurunda değil. “Tek Adam” düzenine çoktan alıştı çünkü…
Aydın kesim şunu tartışıyor şu sıralar:
Başkanlık rejimi sürer mi ?
Şimdiden bir şey söylenemez. Rejimin nasıl işleyeceğine bağlı bu. Eğer rejim, en berrak ifadelerini Ortadoğu, Latin Amerika ve Afrika’da bulan Tek Adam rejimlerine doğru savrulursa, bence uzun sürmez.
Çünkü Türkiye, yarım kalmış da olsa, demokratik devrim yapmış bir ülke. Doksanbeş yıllık demokratik birikim buna izin vermez.
Kaldı ki, Erdoğan’ın TBMM’nde çoğunluğu da yok. Bahçeli, ne yapacağı belli olmayan bir siyasetçidir. Onunla beş yıl ele ele yürümek bence çok zor…AKP-MHP ortaklığı, yeni bir erken seçimi potansiyel olarak içinde taşıyor bu nedenle…
Umuyoruz Erdoğan, bundan böyle, tüm milleti kucaklayan, tarafsız, yüzü ileriye dönük, ettiği yemine sadık bir cumhurbaşkanı profiline kavuşur…
Türkiye’nin buna ihtiyacı var…
İYİ PARTİ
İyi Parti, MHP kökenli bir parti…
Bahçeli tabandan gelen olağanüstü kurultay önerisini kabul etseydi, şu an onun koltuğunda Meral Akşener oturuyor olacaktı.
Akşener, belki de AKP ile ortaklığa hayır diyecek ve büyük bir olasılıkla AKP iktidarı son bulacaktı…
Bahçeli direndi ve sonuçta kazandı. Ama asıl kazanan, 7 puan oy yitirmesine rağmen AKP oldu.
Akşener de, MHP’nin kopyası bir parti kurmak yerine, doğru bir kararla, sosyal tabanı daha geniş bir parti kurma yolunu tuttu. Bence başarılı oldu. 6-7 ay önce kurulmuş bir partinin yüzde 10’luk yüksek barajı aşıp TBMM’nde 40’ı aşkın sandalyeye sahip olması önemlidir.
Üstelik medyanın, özellikle Akşener’i ısrarla tali plana itmesine, bir anlamda karartmasına rağmen…
Ancak, İyi Partinin tam olarak hangi sosyal tabana yaslandığı ve ideolojik/teorik formasyonun ne olduğu hala da bir soru işareti.
İyi Partililer kendilerine “merkez partisi” diyorlarsa da, partiler son analizde sınıf esasına göre kurulurlar, Merkez sınıfı diye bir şey yoktur, bu yüzden partisi de olamaz.
Zaman içinde İyi Parti, belirli bir sosyal tabana oturacak ve ideolojik kimliği netleşecektir. İyi Parti için şimdilik küçükburjuva tabana yaslı milliyetçi-muhafazakar bir parti tanımlamasını yapmak mümkündür.
İyi Parti, giderek sağa da kayabilir, sola da…
CHP
24 Haziran seçiminde MHP, HDP, İyi Parti başarılı oldu. Küçük bir-iki parti, ittifak politikalarından yararlanıp meclise temsilci bile soktu. Perinçek’in cumhurbaşkanı adaylığı ise fanteziydi; nitekim, kendisi de partisi de seçimlerde sıfır çekti…
Seçimde oy kaybına uğrayanlar AKP ile CHP oldu. AKP 7 puan, CHP de 2 puan kaybetti.
Buna karşılık AKP sütliman, ama CHP’de fırtınalar kopuyor….
Üstelik yerel seçime bir adım kala…
Çokları, CHP’nin temel sorununun genel başkanlık olduğunu düşünüyor. Kılıçdaroğlu gidip yerine İnce gelirse herşeyin güllük gülistanlık olacağını sanıyor…
Bu yaklaşım doğru değil.
Biraz derinleşelim…
CHP’nin temel sorunu, liderlik sorunu değil, kimlik sorunu. İkincil olarak da teşkilat sorunu…
CHP çoktandır kimliğini, yahut kurucu değerlerini yitirmiş bir parti. Kurucu değerleri altıokla simgelenen CHP’nin çoktandır altıokla ilişkisi yok. Gerçi hala anamuhalefet partisi ama, anamuhalefet kavramının ideolojik/teorik bir derinliği yok. Bu yüzden Erdoğan karşıtlığı şeklinde karşımıza çıkıyor. O’nunla girişilen polemikler, haliyle anamuhalefet kavramını bireyselleştiriyor…
CHP’nin öteki sorunu, aşırı derecede atıl hale gelmiş; politika üretemeyen, yerel kariyeristlere esir düşmüş Anadolu teşkilatları… CHP, bir örnek vermek gerekirse, yanımızda-yöremizde, iki seçim arasında hiç yok ! Kitlelerle teması sıfır…
Bu edilgenlik ve iç-çekişmeler kurultaylarda, tepe yönetimini de biçimliyor…
CHP, kurucu değerlerine dönmeden, suyun başında Kılıçdaroğlu da kalsa, İnce de gelse, bir şey değişmeyecektir.
İnce’ye gelince…
Partisinden 8 puan fazla oy alması, İnce’nin egosunu patlattı.
Arkasına havuz medyası ile AKP’nin desteğini alarak, yeniden CHP Genel Başkanlığı hedefine kitlendi.
Oysa, “Ekmek için Ekmeleddin”de, MHP’nin payını ayırırsak, İnce kadar oy almıştı…
Zaten CHP’nin kaybı oy stratejistlerinin meclisteki toplam dengeyi düşünen taktik manevralarının eseriydi…
Konuşmalarından da anlıyoruz ki, İnce’nin kurucu değerlere sahip çıkmak gibi bir sorunu yok. Ağzından altıoka atıfta bulunan tek sözcük çıkmıyor… Bu bir yana, meydanlarda Atatürk’e bile sarılmadı.Kürsülerin fonunda sadece kendi resmi vardı örneğin…
Oysa CHP’nin altıoka sarılmak gibi bir ihtiyacı var. Bunu, sanıyorum, Kılıçdaroğlu da net şekilde görmeye başladı…
Yazının sonuna geldik soralım:
CHP’yi kurucu değerlerine kim döndürür ?
Parti tabanındaki kenara itilmiş genç Kemalistler !..
CHP’nin geleceği onlardır… Bunu Kılıçdaroğlu da anlamalı artık… Yerel seçimde onlara da şans vermeli…
ETİKETLER : Yazdır