KÖMÜR İŞLETMECİLİĞİ 90 YIL GERİYE GİTTİ !
28 Haziran 2017 11:14:43
Siz, büyüklerimizin Zonguldak’ı “orta derece zengin il” ilan etmesine ve buna koşut olarak teşvik basamağını da ortalarda (3) tutmasına filan bakmayın…
Zonguldak, (af buyurun), henüz ayvayı yemediyse bile, yemek üzere !..
CHP Zonguldak milletvekili Ünal Demirtaş’ın hazırladığı rapora göre, kent 2002’den bu yana göç veriyor. Göç rakamı 35 bin.
İşsiz sayısı ise 24 bin. (Bunlar kayıtlı işsizler, kayıtdışı işsizlerle birlikte rakam daha da büyüyor.)
İcra dairelerinde 100 bin civarında dosya var.
Son 15 yıldır Zonguldak’a, herhalde “zenginliği kendine elverir” denilerek istihdam yaratan yatırım yapılmamış. Madene de !..
Bu yüzden, kömür işletmeciği de çöküyor. Bir devlet işletmesi olan Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda çalışan işçi sayısı 7 bine gerilemiş durumda. Üretim, 1 milyon tonun altında…
Rödevans ocaklarında çalışan işçilerin sayısı, son yıllarda 3 bin 500’den 1000’in altına inmiş…
Peki niye ?
Kömür mü kalmadı yeraltında ?
Kömür, kıyamet gibi ! Bir hesaba göre 1 milyar ton, bir hesaba göre, 2,5 milyar ton kömür var yeraltında…
Kömürü bitiren ne peki ?
Soyut bir yaklaşımda bulunursak, neoliberalizm ! Somut olarak yatırımsızlık ve ithalat !..
GMİS’in hesaplarına göre, Türkiye yılda 4 milyar dolarlık kömür ithalatı yapıyor.
Niçin ?
Çünkü, TTK ihtiyacı karşılayacak kadar kömür üretemiyor, ayrıca ithal kömür daha ucuz.
Örneğin, başlıca taşkömürü tüketicisi olan Kardemir ve Erdemir bu nedenle, ithal kömür kullanıyor.
Dahası, ortakları arasında rödevansçıların da bulunduğu Çatalağzı termik santrali de ithal kömür kullanıyor ! Yani bunlar ithal kömürü, kendi ürettikleri kömüre tercih ediyorlar !..
Vahşi kapitalizm ya da neoliberalizm böyle bir şeydir işte !
Nerede ucuz var, oraya yönelinir. Millilik, milli sanayi filan hikayedir.
Yok, öyle olmasa, öncelikle TTK’ya daha çok, daha ucuz kömür üretmesi için yatırım yapılırdı, işçi alınırdı…. Yatırım da yok, işçi de alınmıyor.
o o o
Taşkömürü Havzasının Devletçilik Dönemi’ni yazarken, yatırım-emek-üretim arasındaki organik münasebeti daha somut ve rakamlara dayalı şekilde görme fırsatı bulmuştum.
Zonguldak taşkömürü, I.Mecid’in fermanıyla 1848’de işletmeye açılıyor. İlk işletmeci, Hazine-i Hassa ! Padişah efendimizin özel hazinesi !..
Bu dönem 19 yıl sürüyor. 19 yıllık toplam kömür üretimi, tahmini (istatistik yok) 600 bin ton civarı. Yıllık 30 bin ton ! İşçi sayısı belli değil.
Kömür işletmeciliği, 1867’de Bahriyeyi geçiyor. Maden-i Hümayun Nazırı (Maden Bakanı) Dilaver Paşa (mirliva/tuğgeneral) aynı yıl bir nizamname ile Ereğli köylerinde yaşayan 13-55 yaş arasındaki erkek nüfusa, madende çalışma yükümlülüğü getiriyor. Yahut, “mükellefiyet” !
Bu dönemde (1867-1882) madende çalışan işçilere ilişkin istatistiki bilgi yok. Ama üretim rakamları var.
Rakamlar tüvonan (ayıklanmamış, yıkanmamış) olarak şöyle:
Yıl: 1870/64,347 ton.
Yıl: 1875/142,321 ton.
Üretim ilk üç yılda ikiye, beş yıl sonra da, bir önceki döneme göre 6’ya katlanıyor.
Üretimin uçmasının nedeni, daha çok işçi çalıştırılması ile üretim zorlaması ! Onikişer günlük nöbetler (münavebe) halinde çalışan işçiler günde 14-16 saat kazma-kürek sallıyor. İşçilere maaş da verilmiyor; onun yerine kalay, basma,kefen bezi gibi ayni ödeme yapılıyor.
1880’li yılların başında ise, maden özel sektöre açılıyor. Daha çok yabancılara… Bu şekilde Kışla düzeni son buluyor, mükellefiyet kaldırılıyor, madene özellikle Doğu Karadeniz ve Güneydoğu’dan işçi akını oluyor. Özel sektör o döneme göre önemli sayılabilecek yatırımlar yapıyor.
Kömür üretimi de yeniden uçuyor:
1897: 148.540/ton.
1900: 420.460/ton.
1910: 764.397/ton.
Cumhuriyetin ilanı ile üretim rakamları daha da yükseliyor. 1924’te 769.032/tona, 1926’da 1.350.833/tona, 1930’da 1.600.000/tona fırlıyor.
Şimdi sıkı durun !
Zonguldak’tan üretilen kömür, yurt ihtiyacını tümüyle karşıladıktan sonra, ihraç da ediliyor. 1930’lu yıllarda kömür ihraç ettiğimiz belli başlı ülkeler şunlar:
Yunanistan, İtalya, Romanya, Suriye, Mısır, Malta, Macaristan, Cezayir, Basra…
1927-1932 yılları arasındaki ihracatımız 714.177 ton. Zonguldak limanından yabancı gemilere yakıt olarak verilen kömürün miktarı da 520.258 ton. Yakıt ve ihracat olarak altı yıl içinde yabancı ülkelere 1.234.435 ton kömür satılmış.
Madenin tümüyle millileştirildiği 1936/40 aralığında ise, Zonguldak, Kemalist iktidarın ilgi odağı haline geliyor. Çünkü yeni bir paylaşım savaşının eşiğinde dünya. Tam millileştirilmeden sonra, bir yandan Milli Koruma kanunu’na dayanılarak maden, demiryolu ve limanlarda çalışan işçilere yeniden çalışma zorunluluğu (İkinci Mükellefiyet) getirilirken, diğer yandan da geniş çaplı yatırımlara girişiliyor. Mükellefiyet, savaş döneminde (1940-48) sürüyor.
Doğal olarak bu önlemler kömür üretimini sıçratıyor. Birkaç rakam vereyim:
1940: 3.019.458/ton.
1948: 4.021.797/ton.
Bu dönemde, 1930’lu yıllarda 12-13 bin olan işçi sayısı 21 bine çıkıyor.
Aynı dönemde, üretim zorlaması nedeniyle işkazaları da tavan yapıyor. Birkaç rakam vereyim:
1941/Ölü: 75, yaralı: 3.274.
1942/Ölü: 108, yaralı: 3.154.
1947/Ölü: 121, yaralı: 2.664.
Uzatmayayım.
Kömür madeni, sonraki yıllarda da sıçramalı bir gelişim gösteriyor. 1984’te tüvonan üretimi 7.103.413 tona çıkarken, (satılabilir: 3.631.736) işçi sayısı da 37.645’e ulaşıyor.
İlginçtir, 1980 sonları ile 1990 başları, TTK’nın (kömür işletmeciliğinin) çöküş dönemin de başlangıcı oluyor:
KİT’lere, bu arada TTK’ya karşı tasfiyeci bakış, en berrak ifadelerini bu dönemde buluyor:
İktidarda Turgut Özal’ın ANAP’ı var. Neoliberalizmin en hararetli savunucularından olan Özal, ABD ve İMF ile el ele vererek Türkiye için neoliberal yeni bir ekonomi-modeli inşaa ediyor. Bu modelde kamu kuruluşlarına, bu arada TTK’ya yer yok. Neoliberalizmin, gelişmekte olan ülkelerin milli sanayilerini çökertme siyaseti, Özal tarafından kabul görüyor ve TTK’nın ipi çekiliyor !
O kadar ki, bir ara TTK’nın kapatılması bile gündeme geliyor. İşçi direnişleriyle TTK’nın kapatılması önleniyor, ama, madenin 60 yıl sonra yeniden özel sektöre açılması önlenemiyor.
Sonuç ortadadır !
Şöyle özetleyebilirim:
TTK’nın ipini çeken Özal’ın ANAP’ıdır. AKP, onu izliyor.
TTK bugün, 1 milyon tonun altındaki üretimi ve 7 bin işçisi ile 90 yıl öncesinden daha geride !..
Kına yaksınlar !..
o o o
Şimdi, canalıcı noktaya geliyorum…
Kömür madeni ve onun ekseninde varolan Zonguldak tepetaklak giderken, siyasal ve toplumsal muhalefet ne yapıyor ?
Hiçbir şey !
Zonguldak’ın iki muhalif (CHP’li) milletvekili var. Birisi Ünal Demirtaş, öteki Şerafettin Turpçu.
Demirtaş, Zonguldak için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Turpçu kardeşimiz ise, sözcüğün tam anlamıyla, arazi !.
CHP İl örgütünün özellikle maden konusunda varlığı ile yokluğu eşit ! Aynı şeyi CHP’li belediye yönetimi için de söyleyebiliriz.
Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, etliye sütlüye karışmayan, uzlaşmacı efendi bir insan. Ama, politikacı değil ! Dahası, belediyeci değil ! Çünkü belediyeciliğin politik işlevinden haberi yok ! Memur ! Oysa, Zonguldak’ın gerçek anlamda bir politacı-başkan’a ihtiyacı var.
Öteki parti ve kitle örgütlerini hiç sormayın !..
Örneğin İşçi Partisi iken, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın tarihi Partisi’nin adını alan sevgili dost Doğu Perinçek’in Vatan Partisi, Zonguldak genelinde tabeladan ibaret ! Ben bunu, birkaç ay önce Perinçek’in de katıldığı bir toplantıda da yüzlerine söylemiştim. Örneğin Ereğli’nin Terzi köyünde kuvars işçileri ayaklanıyor, İşçi (Vatan) Partisi, arazi !..
Başka örnekler de verebilirim, ama yazı uzadı.
Şanlı bir mücadele tarihi olan Genel Maden İşçileri Sendikası da, arada bir yayınladığı raporlar, geçim endeksleri ve törenlerde atılan nutuklarla durumu idare ediyor !..
Özetle…
Zonguldak’a adam gibi sahip çıkan yok !..
Aksi olsa, Türkiye’nin ilk sanayi kenti bu hale gelir miydi !..
ETİKETLER : Yazdır